tag:blogger.com,1999:blog-89225832511752048452024-03-19T07:22:53.159+03:00tayfun taşkın - ttTayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.comBlogger59125tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-33268635808257777062018-01-15T14:31:00.001+03:002018-02-06T13:39:24.046+03:00PMP Sertifika Sınavı Serüveni Ve Püf NoktalarıPMP nedir? Nasıl alınır? Nereden alınır? Bu sorulara Google’dan yüzlerce sayfa cevap bulmak mümkün, ilgilenenler için yazının sonunda bununla ilgili bir özet de mevcut.
Ben burada kendi PMP sertifika sınavı hazırlık serüvenim ve sınav izlenimlerimden bahsetmek istiyorum. Yazı boyunca katıldığım kurstan ve danıştığım diğer kişilerden öğrendiğim püf noktalarını da anlatmayı ihmal etmeyeceğim tabii. Şimdi tecrübelerimi sırasıyla özetlemeye çalışayım:
<br />
<br />
<h4>
Eğitim ve Çalışma Süreci
</h4>
<br />
İlk olarak, sınava başvurabilmek için en az 35 saatlik proje yönetimi eğitimi zorunlu olduğundan, 2017 Mayıs ayında 5 günlük (toplam 35 saat) eğitim alarak başladım. Eğitim kurumu olarak Türkiye’de PMI onaylı çok sayıda kurum mevcut. Udemy gibi online eğitim veren sitelerden alınan eğitimlerin de geçerli olduğunu duymuştum, ancak bu şekilde eğitim alıp da başvuru yapmış birini tanımıyorum. O yüzden garanti olması açısından onaylı bir eğitim kurumundan eğitim almayı tercih ettim (İstanbul Kurumsal Gelişim). Çünkü PMI tarafından bir sebeple ret cevabı alırsanız daha sonraki başvurularınızda ince eleyip sık dokuyorlarmış.<br />
<br />
Sınav hazırlığı konusunda eğitim kurumlarının farklı eğitim paketleri var, kişisel görüşüm minimum 35 saati tamamlayıp kursta daha fazla zaman kaybetmemek.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img align="left" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcebISIiNKF58eGzPajgXADMzYFLz8dS3YEpIhMkz15rUhfPU6soKx75Rj7DQy0WDxjJSDeqsuXOUy-Wi8CCM870P-iOWTN8AIUefEjuBnnaoLpd0RtMwwTjYTdx7ge0tf5QjMWYvfXLg/s1600/s%25C4%25B1nav+%25C3%25A7al%25C4%25B1%25C5%259Fmas%25C4%25B1.jpg" style="display: inline; margin: 5px 15px 5px 5px;" width="340" /></div>
Kursta, çalışmaya nerden başlayacağımı ve nasıl çalışırsam daha verimli olacağını öğrendikten sonra haziran ayında çalışmaya başladım. Sınavı Türkçe alacağım için (PMP sertifika sınavı normalde İngilizce olmakla birlikte 2014 yılından beri Türkçe dil desteği de mevcutmuş) kursun da yönlendirmesi ile Head First PMP kitabından çalışmayı tercih ettim.<br />
<br />
Kurstaki eğitmen Head First dışında bir başka alternatif olarak da Rita Mulcahy’s PMP Exam Prep isimli İngilizce anlatımlı kitabı önermişti. Sınavdaki sorular Ritanın anlatım şekliyle daha uyumlu olduğu için bu kitaba da göz atmanızı tavsiye ederim. Ayrıca Ritanın soruları da sınav sorularına daha çok benziyor. Head First ise yalın ve basit anlatımı ile, giriş olarak alınabilecek en iyi kitap diyebilirim.<br />
<a name='more'></a><br />
Head First’i yaklaşık bir ay içinde bir tur okuyup bitirdikten sonra, PMI tarafından referans olarak yayınlanan Proje Yönetimi Bilgi Birikimi Kılavuzu (Project Management Book of Knowledge - PMBOK) üzerinden çalışmaya başladım. PMBOK’tan bir bölüm okuduktan sonra Head First’ten ilgili bölümü tekrar edip kurstan verilen sunum çıktısı üzerine de notlar alarak 7. bölüme kadar ilerledim. Tam ne güzel gidiyor, planladığım gibi Ağustos sonunda sınava girebilirim herhalde derken, evdeki hesap çarşıya uymayınca ara vermek zorunda kaldım.<br />
<br />
Kitabı tekrar elime aldığımda Ekim ayı gelmişti. Kaldığım yerden devam etmeye çalıştım ama bir sürü detayı unuttuğum için baştan başlamak zorunda kaldım. Head First’ü bir tur daha, bu sefer bir haftaiçinde, tekrar okudum. Sonra Proje Yönetimi Süreç Haritası üzerindeki sıralamaya göre PMBOK’tan okuyup, Head First’ten tekrar ederek ve aynı zamanda kurstan aldığım sunum çıktısı üzerine notlar alarak bir buçuk ay kadar çalıştım. Buradaki en önemli nokta süreç haritasındaki sıralamaya göre çalışmış olmamdır, çünkü sınavdaki soruların bu sıralama göze alınarak cevaplanması gerekiyor. Tüm bu zaman içinde Head First konu sonlarındaki anlatımlı sorular hariç hiç soru çözmedim.<br />
<br />
Çalışmayı tamamladığıma kanaat getirdikten sonra, Aralık ayında, soru çözmeye başladım. İlk olarak kurstan verilen soru setlerini (25x20 = 500 soru) bir tur çözdüm. Yanlış cevapladığım soruların konularını tekrar ettikten sonra bir tur daha çözdüm. Daha sonra Head First kitabının sonundaki deneme sınavını bir kere çözdüm ve hatalı soruların üzerinden tekrar geçtim. En son aşamada kurstan verilen deneme sınavını çözdüm ve yanlışlarımın üzerinden geçerek soru çözmeyi noktaladım. Bu aşamadan sonra sadece birkaç kere notlarıma göz gezdirdim.<br />
<br />
Kurstan sonra çalışmak için toplamda 150 saat ayırdım diyebilirim. Süreç haritasını ezberlemedim ama düzensiz olarak dağıtılmış süreç maddelerini sıraya sokabilecek kadar kafamda oturttum. Ve en önemlisi çalışmayı süreç haritası sıralamasına göre yaptım. PMBOK’taki süreç girdi-çıktı tablolarını ve şemaları derinlemesine inceledim, araç ve tekniklerin nerede nasıl kullanıldığını da birkaç kere okudum. Bence bunlar çalışmanın asgari gereksinimleri.
<br />
<br />
<h4>
Başvuru Süreci
</h4>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img align="right" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjt7kWempI5ChLZArduSjtpUs0VulgiYnrUIDARWYr-VIS_kRRCbGUY6JdnYQje0AxOxeh0BHcX2EJjjVyHhN9UpRgxVGlyiOPI1mg8Q6TuyuwU5dJjrLeUproG3pXka7WuQtBmDZ_iw6I/s320/s%25C4%25B1nav+merkezi.jpg" style="display: inline; margin: 20px 15px 5px 15px;" width="320" /></div>
<br />
Başvuru yapabilmek için ilk önce PMI web sitesine üye oldum ve Ekim ayı içinde başvuru formunu hazırlamaya başladım. Sınavın kendisinden sonra beni en çok zorlayan kısım başvuru formunun hazırlanması oldu diyebilirim. Hem reddedilmemek için açık kapı bırakmayacak şekilde uygun cümleler kurmak gerekiyor, hem de çalıştığım projeleri teknik detaylara inmeden 550 karaktere sığdırmaya çalışarak net bir şekilde anlatmak gerekiyor. Formu doldurduktan sonra incelemesi için kurstaki eğitmene gönderdim. Birkaç küçük düzeltmeden sonra tamamen hazır hale geldi ve submit ettim.<br />
<br />
Buradaki püf noktalarına gelince;<br />
<ul>
<li>Üyelik ekranlarında ve başvuru formunda sadece zorunlu olan bilgileri doldurmanız gerekiyor.</li>
<li>Girdiğiniz bilgiler, internetteki diğer ulaşılabilir hesaplarınız ile (LinkedIn, Xing gibi) tutarlı olmak zorunda.</li>
<li>Daha önceden pmi.org ya da projectmanagement.com üzerinde kullanıcı kaydınız varsa, buralarda da çelişkiye düşmemeniz gerekiyor.</li>
<li>Eğitim saati bilgisi formalite icabı değil, katılmış olduğunuz kursları girerken toplam saat bilgisini doğru girmeniz gerekiyor.</li>
<li>Proje deneyimi olarak mümkün olduğunca az sayıda proje eklenmeli, 4500 saati tamamladıktan sonra daha fazla proje eklemeye gerek yok.</li>
<li>Proje isimlerinde çalıştığınız kuruma özel isimler yerine, herkesin anlayacağı isimler vermek gerekiyor. Proje isminin en sonunda her zaman Project kelimesi eklenmesi de faydalı.</li>
<li>Eş zamanlı çalışılan projelerde günlük 8 saatten fazla efor girilmemeli.</li>
<li>Proje açıklamalarında herkesin anlayacağı şekilde, kuruma özel kısaltmalar olmadan, gereksiz söz yığınlarından kaçarak sade ve anlaşılabilir ifadeler kullanmak gerekiyor.</li>
</ul>
Bu noktaları dikkate alarak başvuruyu yaptıktan 5 iş günü sonra, 1 yıl içinde sınav ücretini ödeyip sınava girmem gerektiğine dair bir mail geldi. (Normalde 2-3 gün içinde cevap geliyormuş ama sınav içeriği 26 Mart 2018 de değişeceği için başvurularda bir yoğunluk olduğunu tahmin ediyorum.)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img align="left" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7dCvcM5bvn31WM6EKTQ5zsSVDSz1UQi5uU2oU9Qe35W8w9TQpqT7mddgSY4mwQKPJ7oEHsWG2hZzCSyfs0Rh93zDLqEZOZZy3W21ZUj886lvTa3GfGei_VgOmG6wBf_VmkytlmbkYUxM/s1600/para+yat%25C4%25B1rma.jpg" style="display: inline; margin: 5px 15px 5px 5px;" width="320" /></div>
Sınav ücretini yatırma maili geldikten sonra ilk olarak 139$’a PMI üyeliği satın aldım (129$+10$ ilk üyelik ücreti) Daha sonra 405$ sınav ücretini yatırdım ve denetleme sonucunu beklemeye başladım.<br />
<br />
10 başvurudan 2 tanesi denetlemeye düşüyormuş ve bu başvuru sahiplerinden başvuru formunun referanslarca imzalanmış halini posta yoluyla PMI’a iletmesi gerekiyormuş. Benim başvurum denetlemeye düşmediği için buradaki sürecin nasıl işlediğini bilmiyorum.<br />
<br />
Ücreti yatırdıktan sonra 3. iş gününde denetlemeden geçtiğime ve sınav tarihi almam gerektiğine dair bir mail daha geldi. Bu arada çalışmaya devam ettiğim için hemen tarih almadım. Çalışmayı bitirip soru çözmeye başladığımda, 19 Aralık için (yaklaşık on beş gün sonrasına) sınav tarihi aldım.
<br />
<br />
<h4>
Sınav Süreci
</h4>
<br />
Sınav yeri Şişli-Esentepe’de olduğundan (Prometric Test Center) sabah trafiğine yakalanmamak için sınavı öğleden sonra 13:30’a ayarladım. İlk gittiğimde yeri kolaylıkla bulabildim. Sınav süresi 4 saat olduğu için öncesinde bir şişe su aldım. Gerekli formları imzaladıktan sonra üzerimi aradılar ve sınav salonuna girdim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img align="right" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhP9Yx2kWP6J82Vvscm6WbQOav6LcycSGC3FKD6lHJhjcaqbWO2fCxiL_eDGSAXoHAfU-j-bahnGMLtMWVt4sG7WpQ_lP-tEFxF-TR7MC1wo_7i_GwAR6diZlQdHM6SCVX6kvndpd8QEGs/s1600/s%25C4%25B1nav1.jpg" style="display: inline; margin: 5px 15px 5px 15px;" width="320" /></div>
Burada belirtmem gereken bir nokta; sınav salonuna, eşyalarınızı koyduğunuz dolap anahtarı ve kimliğiniz dışında hiçbir şey sokamıyorsunuz, hatta suyunuzu bile dışarıda bırakmak zorundasınız. Ayrıca kimlik kontrolü için eski tip nüfus cüzdanı kabul edilmiyor, üzerinde imzanızın olduğu yeni tip çipli nüfus cüzdanı, ehliyet veya pasaport ile gitmek zorundasınız. Sınav boyunca 4 kere mola verme hakkınız bulunuyor, suyu görevlinin masasında bıraktığınız için sorun yok ama tuvalete gidip geldiğinizde üzeriniz tekrar aranıyor. Ek olarak PMP sınavı katılımcıları için moladayken dolaplarını açmaları da yasak. Bu yüzden ihtiyacınız olabilecek her şeyi (ilaç gibi) masaya bırakmak zorundasınız.<br />
<br />
Salonu tarif edecek olursam, içeride yaklaşık 15 tane birbirinden paravanla ayrılmış masa bulunuyor ve birçok farklı sınav burada online olarak yapılabiliyor. Bazı masalarda klavyeyi kıracak kadar sert kullanan ve gürültü çıkaranlar olduğu için masalarda kalem kâğıt ile birlikte bir de ses engelleyen çok rahatsız edici bir kulaklık da bulunuyor. Bu kulaklığı 15-20 dk taktıktan sonra kulağımı ağrıttığı için çıkardım.<br />
<br />
Yerime oturduktan sonra ilk olarak 15 dakikalık bir genel bilgilendirme videosu izledim ve sınava başladım.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img align="left" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQPtxw0i91Hn3F9Mt_-61RRXbAbSS4h_mfFDpmp9BG6bSShG9HmO1bnTCo9Gs4PQVXTOjJGrxF60JOrekQxnOzT3i_aRoXKgxaF82b-7TYJQDlhvp8JNVSUHZSYUMzAbolMTMBF2Qdd9g/s1600/s%25C4%25B1nav2.jpg" style="display: inline; margin: 5px 15px 5px 5px;" width="200" /></div>
Sınav beklediğimden daha zor ve uzun geldi diyebilirim. Deneme sınavlarını iki buçuk saatte çözdüğüm halde bu sınavı ucu ucuna yetiştirdim, öyle ki son soruyu işaretlediğimde 30 saniyem kalmıştı :)<br />
<br />
100. sorudan sonra bir kez tuvalet ve su molası verdim. Bunun dışında her 50 soruda bir gözlerimi dinlendirdim. Molaya çıkıp geri geldiğimde üzerimi tekrar aradıkları için toplamda 10 dk. kaybettim. Burada naçizane bir tavsiyede bulunmadan da geçemeyeceğim. Giydiğiniz elbiselerdeki cep sayısı üzerinizin aranma süresini uzatıyor. Ben kamuflaj pantolon ve cepli polar giydiğim için toplam cep sayısı 9’du ve poların kapşonu da dahil bütün ceplerimi ters yüz etmemi istediler :)<br />
<br />
Peki sorular nasıldı derseniz;<br />
<ul>
<li>Soruların bazılarında bariz bir şekilde çeviri hataları vardı, Türkçesi ile İngilizcesi farklı anlaşılıp farklı şıklara yönlendiriyordu. Bu yüzden bazı sorularda İngilizcelerini de okudum.</li>
<li>Soruların 50-60 tanesini daha sonra vaktim kalırsa tekrar okumak için işaretledim ama geri dönecek vaktim hiç kalmadı.</li>
<li>Soruların büyük çoğunluğu yorum sorusuydu ve bir senaryoya göre proje yöneticisi olsanız bu durumda nasıl davranırdınız şeklindeydi.</li>
<li>Matematiksel hesap yapılan soru neredeyse hiç yoktu, matematiksel olarak düşünülebilecek sorular da hesap makinesine ihtiyaç duyulmadan kolaylıkla çözülebiliyordu.</li>
<li>Tanım sorusu hiç yoktu.</li>
<li>Birkaç tane de detay bilgi gerektiren yorum sorusu vardı.</li>
</ul>
Gelelim sınav sonucuna. 4 saatin sonunda beynim sulandığı için algılarım kapanmıştı, cevaplamayı bitirip formu submit ettikten sonra arkama baktım ve salonda kimsenin kalmadığını, görevlinin de başımda dikildiğini fark ettim. Sonra tekrar ekrana baktım ama yazılanlardan hiçbir şey anlamadım. Arkamdaki görevli “Tebrik ederim kazanmışsınız.” dediğinde dünyaya geri geldim :) Sınav sonuç belgesinde sadece geçti/kaldı şeklinde bilgi verildiği için hangi soruları doğru ya da yanlış yaptığımı bilmiyorum. Sanırım PMP sınavının en kötü tarafı da bu.<br />
<br />
Peki sertifikayı aldıktan sonra işim bitti mi? Hayır bitmedi. Bundan sonraki süreçte PDU (Personal Development Unit) toplayarak 3 yıl içinde 60 puana ulaşmak ve sertifika süresini uzatmak gerekiyor. Tabii ki bunun da basit ve hızlı yöntemleri var. Kişisel tavsiyem gerekli puana ulaştığınız anda 3 yılın bitmesini beklemeden (benim de yaptığım gibi) sertifika süresini uzatmanız. Bu da başka bir yazının konusu.<br />
<br />
Sertifikanın bana toplam maliyeti ne oldu derseniz, kısaca özetleyeyim:<br />
<br />
<ul>
<li>Eğitim ücreti = 1650 TL (Mayıs 2017)</li>
<li>PMI Üyeliği + Sınav Ücreti + Sertifika Süresi Uzatma Ücreti = 139$ + 405$ + 60$ = 604$</li>
</ul>
<br />
<br />
<br />
<h2>
Project Management Professional (PMP)® Sertifika Sınavı Bilgileri</h2>
<br />
<h4>
PMP Sertifikası Nedir ve Nasıl Alınır?</h4>
<br />
PMP sertifikası, Project Management Institute (PMI) tarafından verilen ve tüm dünyada kabul gören bir proje yönetimi uzmanlığı sertifikasıdır. PMI web sitesindeki bilgiye göre dünyadaki PMP sertifikalı kişi sayısı 750.000'den fazladır. Ülkemizde ise 2.700 civarında sertifika sahibi bulunmaktadır.<br />
<br />
Dünyada kullanılan çeşitli proje yönetimi metodolojileri aşağıdaki gibidir. Burada da görüleceği üzere PMI, referans olarak sunduğu Proje Yönetimi Bilgi Birikimi Kılavuzu (Project Management Book of Knowledge - PMBOK) ile açık ara lider konumdadır. (Grafik İstanbul Kurumsal Gelişim isimli eğitim şirketinin ders notlarından alıntıdır.)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img align="center" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgysYcmyUngFq2Zs1kE3hZpmJtFdbtzjLhG0PmAqNDZDCfVaRe73aXZ8BzrcaLP7hfZf_MNlMbUCOiwKg4ApqakpXCcntnAOtdERjZbiAs-mp-qmTswGIhLdkSznFzVIEjP2t2Md-cVy4k/s1600/grafik.jpg" style="display: inline; margin: 5px;" width="560" /></div>
<br />
<h4>
PMP Sertifikası Başvuru Koşulları</h4>
<br />
<ul>
<li>Eğitim Gereksinimi: En az 35 saatlik proje yönetimi eğitimi alınması gereklidir. Eğitim için PMI onaylı herhangi bir eğitim kurumu tercih edilebilir.</li>
<li>Proje Deneyimi Gereksinimi: Sertifika sınavı için son 8 yılda kazanılmış proje deneyimi beyan edilmesi gerekmektedir. Deneyim beyanı yapılırken;</li>
<ul>
<li>4 yıllık üniversite mezunu olanlar, en az 3 yıllık bir süreye yayılmış olarak, 4.500 saatlik,</li>
<li>2 yıllık üniversite mezunu olanlar, en az 5 yıllık süreye yayılmış olarak, 6.000 saatlik deneyim belirtmelidir.</li>
</ul>
</ul>
<br />
<h4>
PMP Sertifika Sınavı Başvuru Aşamaları</h4>
<div>
<br /></div>
<ul>
<li>İlk aşamada PMI web sitesine üye olarak başvuru formu doldurulmalıdır. Başvuru yapıldıktan sonra 5 iş günü içinde ön değerlendirme yapılarak sınav ücretinin yatırılması gerektiğine dair uyarı maili gelir. Bu süreçte verilen bilgiler için ispat gerekmemektedir. Ancak yapılan başvuruların bir kısmı rastgele seçilerek denetlemeye alınmaktadır.</li>
<li>Sınav ücreti yatırıldıktan sonra denetim süreci başlar. 3 gün içinde denetime düşüp düşmediği ile ilgili ikinci bir mail gelir.</li>
<ul>
<li>Denetime düşmezse, 1 yıl içinde sınav randevusu alınıp sınava girilmesi gerekmektedir.</li>
<li>Denetime düşerse, ıslak imzalı dokümanların 3 ay içinde PMI’a iletilmesinin ardından, 5 iş günü içinde PMI tarafından inceleme yapılarak cevap verilir. Bu aşamadan sonra eğer ret alınmazsa 1 yıl içinde sınava girilmesi gerekmektedir.</li>
</ul>
</ul>
Başvuru onaylandıktan sonraki 1 yıl içinde 3 defa sınava girme hakkı bulunmaktadır. İkinci ve üçüncü sınavlar için ekstra ücret ödenmesi gerekmektedir. Sınav tekrar ücreti üyeler için 275$, üye olmayanlar için 375$’dır.<br />
<br />
Sınav için belirli bir tarih yoktur. İstanbul, Ankara ve İzmir’deki sınav merkezlerinde, her gün sabah 08:30 ve öğleden sonra 13:30 olmak üzere iki ayrı oturumda sınav yapılmaktadır.<br />
<br />
Sınav tarihi alındıktan sonra, sınava 30 günden fazla bir zaman varsa ücretsiz olarak tarih değişikliği yapılabilir. 2-30 gün arasında bir zaman varsa sınav tarihini 70$ ücret karşılığında değiştirebilirsiniz. 2 günden daha az bir süre varsa herhangi bir değişiklik yapılamaz.<br />
<br />
PMP sertifika sınavı asıl soruları İngilizcedir ancak 2014 yılından beri Türkçe dil desteği de bulunmaktadır.<br />
<br />
<h4>
Sınav Ücretleri</h4>
<br />
Sınava başvurmak için veya PMP sertifikasını devam ettirmek için PMI üyesi olmak gerekmez. <br />
<ul>
<li>İlk üyelik ücreti: 139$ (1 senelik)</li>
<li>Üyeliği yenileme ücreti: 129$ (1 senelik)</li>
<li>Tam zamanlı öğrenciler için üyelik ücreti: 32$ (1 senelik)</li>
<li>Tam zamanlı öğrenciler için üyeliği yenileme ücreti: 32$ (1 senelik)</li>
<li>Emekliler için üyeliği yenileme ücreti: 65$ (1 senelik)</li>
<li>Bilgisayar başında yapılacak olan testin ücreti (üyeler için): 405$</li>
<li>Bilgisayar başında yapılacak olan testin ücreti (üye olmayanlar için): 555$</li>
<li>Başarısız olunması durumunda ikinci ve üçüncü sınav ücreti</li>
<ul>
<li>Üyeler için: 275$</li>
<li>Üye olmayanlar için: 375$</li>
</ul>
<li>Sınav tarihini öteleme ücreti</li>
<ul>
<li>Sınava 30 günden fazla zaman varsa ücretsiz.</li>
<li>Sınava 2-30 gün varsa öteleme ücreti: 70$</li>
<li>Sınava 2 günden az vakit varsa öteleme yapılamaz.</li>
</ul>
</ul>
<br />
<h4>
Sınav Soruları</h4>
<br />
Sınav 200 soruluk test şeklindedir. Her soru 4 şıklıdır ve yanlışlar doğruyu götürmemektedir. Sınav süresi 4 saat olmakla birlikte en fazla 4 kez mola hakkı bulunmaktadır.<br />
<br />
Sınav tamamlandığında sonuç hemen belli olur ve sınavı geçip geçmediğinize dair belgeniz hard copy olarak size teslim edilir.
Sınavdaki 200 sorudan 25 tanesi puanlamaya dahil değildir.<br />
<br />
Bu sorular, diğer soruların arasına rastgele serpiştirilmiştir. Sınava giren kişiye, bu soruların hangileri olduğuyla ilgili bilgi verilmez. İleride yapılacak olan sınavlarda bunların asil soru şeklinde olup olmayacağı ile ilgili bir araştırma yapılmaktadır. İlaveten, bu sorulara verilen cevaplar kullanılarak, bunların her birisi için bir zorluk puanı hesaplanır.<br />
<br />
Sınavı geçebilmek için kaç soruyu doğru cevaplamak gerektiği ve sınav sonrasında da hangi soruların doğru veya yanlış cevaplandığı ile ilgili bilgi de verilmemektedir. Sadece hangi konudan kaç soru çıkabileceği ile ilgili yüzdesel bilgi vardır. (Başlangıç: %13, Planlama: %24, Yürütme: %31, İzleme ve Kontrol: %25, Kapanış: %7)<br />
<br />
<h4>
Sertifika Alındıktan Sonra</h4>
<br />
PMP sertifikasını aldıktan sonra 3 yıl geçerlilik süresi bulunmaktadır. Bu süre içinde 60 PDU (Personal Development Unit) kazanılıp PMI’a beyan edilmesi gerekmektedir. Bu durumda 3 yıl daha uzatılır ve böyle devam ettirilir. Sertifikayı yenileme ücreti üyeler için 60$, üye olmayanlar için 150$’dır.
Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-88226079933010594212015-05-09T22:15:00.000+03:002015-05-13T09:46:31.392+03:00Gap Turu Dördüncü Gün: Şanlıurfa, Halfeti, GaziantepBirinci gün yazısını <a href="http://www.tayfuntaskin.com/2015/05/gap-turu-birinci-gun-gaziantep.html">buradan</a> okuyabilirsiniz.<br />
İkinci gün yazısını <a href="http://www.tayfuntaskin.com/2015/05/gap-turu-ikinci-gun-adyaman-kahta.html">buradan</a> okuyabilirsiniz.<br />
Üçüncü gün yazısını <a href="http://www.tayfuntaskin.com/2015/05/gap-turu-ucuncu-gun-sanlurfa.html">buradan</a> okuyabilirsiniz.<br />
<br />
<a href="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/thumb/7/7e/Oldhalfetiunderwater.jpg/1024px-Oldhalfetiunderwater.jpg" imageanchor="1"><img align="left" alt="Eski Halfeti" border="0" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/thumb/7/7e/Oldhalfetiunderwater.jpg/1024px-Oldhalfetiunderwater.jpg" height="232" style="display: inline; margin: 5px 25px 15px 5px;" width="320" /></a>
Sabah otelden çıkıp, her zamanki gibi yüzyılın açları modunda :) kahvaltımızı ettikten sonra <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Halfeti" target="_blank">Halfeti</a>'ye doğru yola çıktık. Fıstık ağaçlarının arasında ilerlerken ilk ulaştığımız yer Yeni Halfeti oldu. Şimdiki adı Eski Halfeti olan bölgenin <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%BCneydo%C4%9Fu_Anadolu_Projesi" target="_blank">GAP Projesi</a> ile birlikte <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/F%C4%B1rat" target="_blank">Fırat</a>'ın derin suları altında kalmasından dolayı bütün halk yenisine taşınmış. Eski Halfeti'nin turizme açılmasıyla da orada kalan az sayıda aile kendi teknelerini almış ve bütün geçimlerini turizm ve balıkçılık ile sağlıyormuş.<br />
Eski Halfeti'ye vardığımızda ilk fark ettiğimiz şey eskisinin tarihi dokusunun yenisine aktarılamadığı oldu. Yenisinin biraz gecekondu mahallesi gibi havası varken, eski yerleşimler çok daha iyi yapılanmış ve tarihi taş evleriyle muhteşem bir görüntüsü var. Sahil yolu çok kalabalık olduğu için arabamızı girişteki otoparka çektik ve daha önceden telefonla yer ayırttığımız bir tekneye doğru yürüdük. <br />
<br />
Şöyle <a href="https://www.youtube.com/watch?v=w_CkiePHEME" target="_blank">birkaç</a> <a href="https://www.youtube.com/watch?v=0Y26b0c5vn0" target="_blank">fon</a> <a href="https://www.youtube.com/watch?v=r8oXzX81NqY" target="_blank">müziği ile</a> <a href="https://www.youtube.com/watch?v=w_CkiePHEME" target="_blank">kendimizi</a> <a href="https://www.youtube.com/watch?v=pPxOs-MLblw" target="_blank">orada</a> <a href="https://www.youtube.com/watch?v=H0vZVAw4JtU" target="_blank">hissedelim</a> :)<br />
<br />
<a href="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/e/e7/Fortress_of_Rumkale_03.jpg/1024px-Fortress_of_Rumkale_03.jpg" imageanchor="1"><img align="right" alt="Rumkale" border="0" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/e/e7/Fortress_of_Rumkale_03.jpg/1024px-Fortress_of_Rumkale_03.jpg" height="218" style="display: inline; margin: 5px 5px 15px 25px;" width="320" /></a>
Urfa ve Antep türküleri eşliğinde Fırat'ın mavi sularına açıldıktan sonra, eşsiz manzarada biraz ilerleyince kesme taşlarla yapılmış <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Rumkale" target="_blank">Rumkale</a> karşımıza çıktı. O çağlarda nasıl yapılabilmiş olduğuna şaşırdığımız kalede, kayanın nerede bittiği, insan eserinin nerede başladığı ayırt edilemeyecek kadar güç. İnsan gerçekten hayret ediyor :) Tekne ilerlerken hissettiğimiz yeşilin ve mavinin muhteşem kokusu bütün bedenimizi kapladı. Tamamı sular altında kalan köye ulaştığımızda televizyonda da gördüğümüz, her gidenin büyük bir heyecanla anlattığı caminin minaresini ve diğer evleri gördük. Bir yandan hayranlık duyarken, diğer yandan da suların altında kalan bir tarihin ve hayatın üzüntüsünü duyduk. Sonradan öğrendiğimize göre kullanılmayan evlerin damları yaz gecelerinde yıldızlı otel olarak kiralanabiliyormuş. Sırayla gelen diğer teknelerden dolayı yoğunluk olmaması için bekleme yapmadan, biraz yavaşlayarak fotoğraflarımızı çektik ve geri döndük.<br />
<a name='more'></a><br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfo2_sWSBdWXfw_TN63Oy4ijimoHZwkTNvM6_xF-smo-N22rIPyPgqEnPz8lykabJ5XPZAhD7aOGtzXhoEnWpESGwdgcPYWqu3wpQQ1jK4JOz5Dix892bQDTT2uQ0jAYk_7rRC5PbwyMs/s1600/siyahgul.jpg" imageanchor="1"><img align="left" alt="Siyah Gül" border="0" height="231" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfo2_sWSBdWXfw_TN63Oy4ijimoHZwkTNvM6_xF-smo-N22rIPyPgqEnPz8lykabJ5XPZAhD7aOGtzXhoEnWpESGwdgcPYWqu3wpQQ1jK4JOz5Dix892bQDTT2uQ0jAYk_7rRC5PbwyMs/s320/siyahgul.jpg" style="display: inline; margin: 5px 25px 15px 5px;" width="320" /></a>
Tekneden indiğimizde bulunduğumuz taraftaki caminin de etrafında gezip içine şöyle bir göz atalım dedik. İçeri girdiğimizde yerlerin cam kırıkları ve pislik içinde olması, kapısından sanki kaçak bir şekilde girilmesi dikkatimizden kaçmadı. İç kısmın temizlenip düzenlenmesi ve turistlere açılması çok daha iyi olacaktır. Camiden çıkınca hemen karşıda görünen asma yaya köprüsüne doğru gittik. Köprü yanındaki tabelada yazana göre aynı anda sadece 10 kişinin geçmesine izin veriliyormuş. Köprünün her iki tarafında bulunan görevlilerin ellerinde birer telsiz olduğunu ve sırayla insanları yollamak üzere haberleştiğini düşündüğüm sırada "Gondeeeerrrr" sesini duyduk :) Bu kalabalıkta sıranın gelmesi uzun süreceği için karşıya geçmekten vazgeçip geri döndük.<br />
<br />
Arabaya doğru giderken girdiğimiz bir hediyelik eşya dükkanında siyah gül şeklindeki eşyalar oldukça ilgimizi çekti. İlk başta neden olduğunu anlamadım ama sonra Halfeti'nin dünyada <a href="https://www.google.com.tr/search?site=imghp&tbm=isch&source=hp&biw=1280&bih=675&q=siyah+g%C3%BCl&oq=siyah+g%C3%BCl&gs_l=img.12..0l10.667.667.0.2553.1.1.0.0.0.0.110.110.0j1.1.0.msedr...0...1ac.1.64.img..0.1.109.o5l3Ou73FFU&qscrl=1" target="_blank">Siyah Gül</a> yetişen birkaç yerden biri olduğunu her zamanki gibi google'den öğrendim.<br />
<br />
Burada biraz daha oyalandıktan sonra Gaziantep'e doğru yola çıktık. Merkeze vardığımızda arabamızı, tarihi camileri aratmayan Gaziantep Ulu Camii yakınına park ettikten sonra ilk durağımız <a href="https://tr.foursquare.com/v/d%C3%BCr%C3%BCmc%C3%BC-fiko/4d690edcb6f46dcb87a61cb2" target="_blank">Dürümcü Fiko</a> oldu. Pide arasında nohut ve patates kızartmasıyla birlikte oldukça doyurucu ve bir o kadar da ucuz olan Nohut Dürüm, tam bir öğrenci yemeği diyebilirim :) Güya bunu atıştırmalık olarak yiyip akşam yola çıkmadan önce de kebap yiyecektik. Yer kalmadı ki neremize yiyelim :)<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBTBuA01H2qX8-jQRIQOCdOIbTBncDCb2e0pwg3_VFhe9ZmdweEMyHdZ-092-cWdxpSjx4cVs4OWvUhllP-OACUGSpwmaZLM34Ee4DLsh-XGuMnz-UjXQ5lIh2kgwyLGfJbX9PYcW2huQ/s1600/menengic.jpg" imageanchor="1"><img align="left" alt="Tahmis Kahvesi" border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBTBuA01H2qX8-jQRIQOCdOIbTBncDCb2e0pwg3_VFhe9ZmdweEMyHdZ-092-cWdxpSjx4cVs4OWvUhllP-OACUGSpwmaZLM34Ee4DLsh-XGuMnz-UjXQ5lIh2kgwyLGfJbX9PYcW2huQ/s320/menengic.jpg" style="display: inline; margin: 5px 25px 15px 5px;" width="320" /></a>
Dürümcüden çıktıktan sonra Ulu Camii çevresindeki parkta biraz dolaşıp yediklerimizi sindirmeye çalıştık. Daha sonra ünlü <a href="http://www.tahmiskahvesi.com.tr/" target="_blank">Tahmis Kahvesi</a>'nde <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Menengi%C3%A7_kahvesi" target="_blank">Menengic Kahvesi</a> içmeye gittik. Bu kahveyi bir türlü sevemedim, bence hakiki <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk_kahvesi" target="_blank">Türk Kahvesi</a> gibisi yok, grubumuzdaki bir arkadaşa göre de <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Caff%C3%A8_Americano" target="_blank">Americano</a> gibisi yok :) Kahvelerimizi yudumlarken mehter marşlarıyla içeri giren çalgı çengi takımı sırayla masaları gezip bahşiş toplamaya başladı. Bizim masaya geldiklerinde kulağımın dibine kadar giren kemancıdan 5 lira vermeden kurtulamadım. Adamlar geleceği yeri nasıl da biliyor :)<br />
<br />
Kahvelerimizi bittikten sonra <a href="https://www.google.com.tr/search?site=imghp&tbm=isch&source=hp&biw=1280&bih=675&q=Almac%C4%B1+Pazar%C4%B1&oq=Almac%C4%B1+Pazar%C4%B1&gs_l=img.3..0j0i10i30j0i5i30.1602.1602.0.2478.1.1.0.0.0.0.148.148.0j1.1.0.msedr...0...1ac.1.64.img..0.1.147.ASoKSFMmsss&qscrl=1" target="_blank">Almacı Pazarı</a>, <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Bak%C4%B1rc%C4%B1lar_%C3%87ar%C5%9F%C4%B1s%C4%B1" target="_blank">Bakırcılar Çarşısı</a> ve diğer yerlerde de dolaşıp hediyelik eşya dükkanlarına baktık. Daha sonra midemizde kalan son boşluğu da kapatmak üzere uğramadan geçmeyin dedikleri <a href="http://www.katmercizekeriya.com/" target="_blank">Katmerci Zekeriya</a>'ya uğradık. Üç farklı yerde yediğimiz katmerden en güzeli buradakiydi ama yine de sevdiğim tatlılar arasına giremediğini söyleyebilirim.<br />
<br />
Ve sonunda dört günlük kültür ve lezzet turumuzu tamamlayıp İstanbul'a geri dönmek üzere Gaziantep Havaalanına doğru yola çıktık.<br />
Dört günün özeti olarak diyeceğim tek şey var: "İyi yedik" :)Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-78890064754553783072015-05-07T22:11:00.002+03:002015-05-10T21:27:43.056+03:00Gap Turu Üçüncü Gün: ŞanlıurfaBirinci gün yazısını <a href="http://www.tayfuntaskin.com/2015/05/gap-turu-birinci-gun-gaziantep.html">buradan</a> okuyabilirsiniz.<br />
İkinci gün yazısını <a href="http://www.tayfuntaskin.com/2015/05/gap-turu-ikinci-gun-adyaman-kahta.html">buradan</a> okuyabilirsiniz.<br />
Dördüncü gün yazısını <a href="http://www.tayfuntaskin.com/2015/05/gap-turu-dorduncu-gun-sanlurfa-halfeti.html">buradan</a> okuyabilirsiniz.<br />
<br />
Önce <a href="https://www.youtube.com/watch?v=vrxHIWmxkRQ" target="_blank">fon müziği</a> :)<br />
<br />
<a href="http://www.dsi.gov.tr/images/dsi-foto-galeri/ataturk-baraji.jpg" imageanchor="1"><img align="left" alt="Atatürk Barajı" border="0" src="http://www.dsi.gov.tr/images/dsi-foto-galeri/ataturk-baraji.jpg" height="212" style="display: inline; margin: 5px 25px 15px 5px;" width="320" /></a>
Vaktimiz az, gezecek yerimiz çok olduğu için sabah kalktığımız gibi kahvaltı bile yapmadan Peygamberler Şehri <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eanl%C4%B1urfa" target="_blank">Şanlıurfa</a>'ya doğru yola koyulduk.<br />
Yolda giderken önce <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/F%C4%B1rat" target="_blank">Fırat Nehri</a> üzerindeki köprüde durup nehrin berrak sularının fotoğraflarını çektik ve daha sonra oyalanmadan <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Atat%C3%BCrk_Baraj%C4%B1_ve_Hidroelektrik_Santrali" target="_blank">Atatürk Barajı</a>'nın seyir terasına çıktık.<br />
Kapladığı yer bakımından dünyanın en büyük barajları arasında bulunan <a href="http://www.dsi.gov.tr/projeler/ataturk-baraji" target="_blank">Atatürk Barajı</a> ihtişamıyla gözlerimizi kamaştırdı. Baraj inşaatında çalışırken hayatını kaybeden işçiler için seyir terasına dikilmiş olan anıt da dikkatlerimizden kaçmadı tabi ki. Barajın ve anıtın fotoğraflarını çektikten sonra yolumuza devam ettik.<br />
<br />
Şanlıurfa merkeze geldiğimizde gördüğümüz şehir manzarası hepimizi şaşırttı. Açıkçası bu kadar büyük ve güzel bir şehir yapılanması beklemiyorduk. Çok acıktığımız için hemen bir kahvaltı salonuna girdik. Kahvaltıda yediğimiz bal, kaymak ve diğerleri o kadar güzeldi ki, buralarda marketlerden aldığımız işlenmiş gıdalara kesinlikle benzemeyen tadına hayran kaldık. Oldukça iyi bir hesapla tıka basa doyduktan sonra şehir içindeki yakın olan yerlere yürümeye başladık. Daha dün eksi bilmem kaç derece soğukta karlar altında donarken, bugün 30 derece sıcakta güneş kremi alıp yüzümüze sürmek zorunda kaldık :) Dört gün içinde adeta dört mevsimi birden yaşamış olduk.<br />
<br />
İlk durağımız olan <a href="http://www.ktbyatirimisletmeler.gov.tr/TR,9991/sanliurfa.html" target="_blank">Şanlıurfa Ulu Camii</a>, başlarda bir sinagog iken kiliseye dönüştürülmüş ve daha sonra <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Sel%C3%A7uklular" target="_blank">Selçuklular Dönemi</a>'nde yıkılınca da yerine cami yaptırılmış. Kiliseden kalma çan kulesi de halen minare ve aynı zamanda şehrin ilk ve tek saat kulesi olarak kullanılmaktaymış. Cami avlusunu gezerken yanında bulunan mezarlık kısmının kapısından 30-40 kedinin üzerime atlamasıyla yaşadığım küçük korkudan sonra :) gezimize kaldığımız yerden devam ettik.<br />
<a name='more'></a><br />
<a href="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/a/a8/Bal%C4%B1kl%C4%B1g%C3%B6l_Urfa2.jpg" imageanchor="1"><img align="right" alt="Balıklı Göl" border="0" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/a/a8/Bal%C4%B1kl%C4%B1g%C3%B6l_Urfa2.jpg" height="240" style="display: inline; margin: 5px 5px 25px 15px;" width="320" /></a>
Araç trafiğine kapatılmış yürüyüş yolundan geçerken yol ortasında koşuşturan çocuklara, yandaki dükkanların birinden çıkan esnaf abinin urfa ağzıyla "Lo ben siye ne dirim siz hala aynı pohu yirsiz.." demesiyle içimizden gelen gülümsemeyi saklamadan <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Bal%C4%B1kl%C4%B1g%C3%B6l" target="_blank">Balıklı Göl</a>'e doğru yürüdük.<br />
<a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Nemrut_%28kral%29" target="_blank">Nemrut</a>'un, <a href="http://www.turkcebilgi.com/urfa_kalesi" target="_blank">Şanlıurfa Kalesi</a>'nden <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Manc%C4%B1n%C4%B1k" target="_blank">mancınık</a>larla ateşe attırdığı <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0brahim" target="_blank">Hz. İbrahim</a>'in düştüğü yer olarak bilinen gölün hikayesi ise <a href="http://www.forumdas.com/konu/hz-ibrahim-ve-kral-nemrut.3288/" target="_blank">burada</a> anlatılıyor. Göl ve çevresinin fotoğraflarını çektikten sonra <a href="http://www.mekan360.com/360fx_anasayfa_mevlidihalilmagarasisanliurfa-anasayfa.html" target="_blank">Hz. İbrahim'in doğduğu mağara</a>yı ziyaret etmeyi de ihmal etmedik.<br />
Mağarayı ziyaret ederken müthiş bir kalabalık vardı, özellikle bayanların bölümünde adım atacak yer yoktu. Açıkçası insanların davranışlarını seyrederken üzüldüğümü de söyleyebilirim; mağara duvarlarına yüz sürenler, dilek tutanlar, adak adayanlar, daha neler neler... Keşke Hz. İbrahim'in putları neden yıktığını layıkıyla anlayabilsek.<br />
Mağara ziyaretimizden sonra, rivayetlere göre Hz. İbrahim'e aşık olan Nemrut'un kızının, İbrahim'in ardından ateşe atlamasıyla oluşmuş Ayn Zeliha Gölü'ne geçtik. Diğerinden farklı olarak bunun içerisinde bir fıskiye bulunuyor.<br />
<br />
Ayn Zeliha Gölü'nün karşısındaki çay bahçesinde kaçak çayın verdiği buruk tatla çaylarımızı yudumlarken de, İstanbul'daki "Abi bi lira versene be abi, bi lira be abi." çocuklarının aksine "Abi bi şarkı söyliyim mi be abi, abi nolur be abi" diyerek harçlıklarını çıkarmaya ve belki de birileri tarafından fark edilip ünlü olmaya çalışan çocuklardan, en sonunda birer lira vererek kurtulduk :)<br />
<br />
Biraz dinlendikten sonra günümüze az bir kısmının ulaşmış olduğu Şanlıurfa Kalesi'ne çıkıp şehrin panaromik fotoğraflarını çektik. Kale üstünden bakınca bir tarafta eski yapıların olduğu "Eski Urfa" diğer tarafta da yeni yapıların olduğu "Yeni Urfa" adı henüz konmamış olarak gözümüze çarptı. Aşağı indikten sonra çift mağara'yı da görelim diye kalenin diğer tarafından tekrar yukarı tırmandık. Turistik bir yer beklerken, mağaraların cafe olarak kullanıldığını görünce hayal kırıklığına uğramadık desem yalan olur. Burada da biraz soluklandıktan sonra bir sonraki hedefimize doğru harekete geçtik.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgg-oUo4q8c0zujGm__I3jqvMgNRFlvZb07di3sfro_fecYtczqgZggXPuWtDyiXoW1Cd35Yo_LMtcwI-Rod4cy10nrPvhqeelA4nuggAuSnAsF0WcQNM2t-TbRGCGhxq77nbAQVBiGPQ4/s1600/g%C3%B6beklitepe.jpg" imageanchor="1"><img align="left" alt="Göbeklitepe" border="0" height="149" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgg-oUo4q8c0zujGm__I3jqvMgNRFlvZb07di3sfro_fecYtczqgZggXPuWtDyiXoW1Cd35Yo_LMtcwI-Rod4cy10nrPvhqeelA4nuggAuSnAsF0WcQNM2t-TbRGCGhxq77nbAQVBiGPQ4/s320/g%C3%B6beklitepe.jpg" style="display: inline; margin: 5px 25px 15px 5px;" width="320" /></a>
Yaklaşık 45 dakikalık yoldan sonra ulaştığımız <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%B6beklitepe" target="_blank">Göbeklitepe</a>'de gezerken, buranın dünyanın bilinen en eski mabedi olduğunu öğrendik. İngilizlerin uzaylılar yaptı diyerek böbürlendiği <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Stonehenge" target="_blank">Stonehenge</a>'den 7000 yıl, <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Piramit#M.C4.B1s.C4.B1r_Piramitleri" target="_blank">Mısır Piramitleri</a>'nden 7500 yıl önce kurulmuş. Bölgede yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkan eşsiz yapılar <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/UNESCO" target="_blank">UNESCO</a> tarafından <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%BCnya_Miras%C4%B1_listeleri" target="_blank">Dünya Mirasları Listesine</a> <a href="http://whc.unesco.org/en/tentativelists/5612/" target="_blank">aday gösterilmiş</a>. Ayrıca ünlü Alman arkeolog <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Klaus_Schmidt" target="_blank">Klaus Schmidt</a> tarafından yazılmış bir <a href="https://www.google.com.tr/?gws_rd=ssl#q=tas+cagi+avcilarinin+gizemli+kutsal+alani" target="_blank">kitabı</a> da bulunmakta.<br />
<a href="http://onedio.com/haber/dunyanin-ilk-tapinagi-gobeklitepe-hakkinda-bilmemiz-gerekenler-339697" target="_blank">Göbeklitepe</a> gezimizi de tamamlayıp eşyalarımızı yerleştirmek üzere otelimize gittik.<br />
<br />
Otelimizde biraz dinlendikten sonra, daha önceden yer ayırttığımız bir mekanda sıra gecesine katıldık.<br />
<br />
Sıra gecesine doğru giderken <a href="https://www.youtube.com/watch?v=1yN9ExvB_EI" target="_blank">fon müziğimiz</a> :)<br />
<br />
Gece çok eğlenceliydi ama bizle birlikte, düzenli müşterileri olduğunu düşündüğüm, oldukça kalabalık bir tur grubu da olduğu için biz biraz ikinci planda kaldık. Önümüzde görüşümüzü engelleyen bir direk arkamızda da kulaklarımızı ağrıtan çalgıcılar vardı. Kafamız şişse de güzel bir gece geçirdiğimizi söyleyebilirim. Yöresel türkülerle başladığımız gecenin sonuna doğru <a href="https://www.youtube.com/watch?v=yGz94_D3R10" target="_blank">Ankara'nın Bağları</a> türküsünün çalmasıyla birlikte ayaklanıp oynaya oynaya :) dışarı kaçtık ve sabah erkenden Gaziantep'e gitmek üzere otelimize döndük.Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-72173950358167990582015-05-03T21:11:00.000+03:002015-05-10T21:28:28.185+03:00GAP Turu İkinci Gün: Adıyaman, Kahta, Nemrut DağıBirinci gün yazısını <a href="http://www.tayfuntaskin.com/2015/05/gap-turu-birinci-gun-gaziantep.html" >buradan</a> okuyabilirsiniz.<br />
Üçüncü gün yazısını <a href="http://www.tayfuntaskin.com/2015/05/gap-turu-ucuncu-gun-sanlurfa.html" >buradan</a> okuyabilirsiniz.<br />
Dördüncü gün yazısını <a href="http://www.tayfuntaskin.com/2015/05/gap-turu-dorduncu-gun-sanlurfa-halfeti.html" >buradan</a> okuyabilirsiniz.<br />
<br />
Önce bir <a href="https://www.youtube.com/watch?v=H0vZVAw4JtU" target="_blank">fon müziği</a> vereyim de kendinizi Nemrut yolunda hissedin :)<br />
<br />
<a href="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/6/64/Worshipping_Nemrut.jpg" imageanchor="1"><img align="left" alt="Nemrut Dağı" border="0" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/6/64/Worshipping_Nemrut.jpg" height="126" style="display: inline; margin: 5px 25px 5px 5px;" width="320" /></a>
24 Nisan sabahı Saat 3 gibi uyandıktan sonra sıkı sıkı giyinip, battaniyelerimizi de alıp <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Nemrut_Da%C4%9F%C4%B1" target="_blank">Nemrut Dağı</a>'nda <a href="https://www.google.com.tr/search?q=nemrut+da%C4%9F%C4%B1+g%C3%BCne%C5%9Fin+do%C4%9Fu%C5%9Fu&rlz=1C1CHNQ_trTR597TR597&es_sm=122&qscrl=1&biw=1280&bih=675&tbm=isch&tbo=u&source=univ&sa=X&ei=ob5FVdaPBITmao2agMgO&sqi=2&ved=0CBoQsAQ" target="_blank">güneşin doğuşu</a>nu izlemek üzere düştük yollara.<br />
<br />
Yarı uykulu vaziyette 50 km yol gittikten sonra dağ yolu üzerindeki bir yerde durup çaylarımızı içtik. Bu sırada yolun kar dolayısıyla kapalı olduğu haberi geldi. Bir anda bütün hayallerimiz yıkılır gibi oldu. Daha sonradan bizden önceki akşam 97 kişinin dağda mahsur kalıp kurtarma ekiplerinin geldiğini öğrendik. Belki biraz da şanslıydık, dağda mahsur kalanlar biz olabilirdik.<br />
<br />
Tur rehberimiz bizi ikna edebilmek için aracımızı yolun kapandığı yere kadar sürdü, bu arada hava da aydınlandığından gün doğuşunu izleme fırsatı zaten uçup gitmişti. Gidebileceğimiz yere kadar gittik ama sonunda geri dönmek zorunda kaldık. Rehberimiz çok üzüldüğümüzü görünce öğleden sonra bir daha deneme sözü verdi ve turdaki kalan kısımları gezmek için geri döndük.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAKpGDP_osJgOIhV7FenM5QSMxzCXuCN7qma_eDJrmUNJUkiAZXcTgBGo9D6gla0nYv9QWJYZQ-Q-E-nXpVVm2QY0ORJAzPoqla7-THF3CJvu50LlNnbg0ZLpr4EW8yRkVfgE9Z_D7pO0/s1600/IMAG0418.jpg" imageanchor="1"><img align="right" alt="Selçuk Köprüsü" border="0" height="181" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAKpGDP_osJgOIhV7FenM5QSMxzCXuCN7qma_eDJrmUNJUkiAZXcTgBGo9D6gla0nYv9QWJYZQ-Q-E-nXpVVm2QY0ORJAzPoqla7-THF3CJvu50LlNnbg0ZLpr4EW8yRkVfgE9Z_D7pO0/s1600/IMAG0418.jpg" style="display: inline; margin: 5px 5px 5px 25px;" width="320" /></a>
İlk durağımız Selçuk Köprüsü ve hemen ardındaki tepede kurulmuş <a href="http://nemrut.gov.tr/KahtaKalesi.aspx" target="_blank">Kahta Kalesi</a>. Dağların arasındaki kanyona yapılmış tarihi köprüde inip fotoğraflarımızı çektik, ama hava çok soğuk olduğu için fazla dolaşamadık. Kalenin dibindeki küçük köye çıktığımızda hava biraz daha güzeldi. Yukarı çıkmadan kalenin birkaç fotoğrafını çekip orada pansiyon olarak kullanılan küçük küçük bir evde birer <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Menengi%C3%A7_kahvesi" target="_blank">Menengiç Kahvesi</a> içerek içimizi ısıttık.<br />
<br />
Bir sonraki durağımız <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Cendere_K%C3%B6pr%C3%BCs%C3%BC" target="_blank">Cendere Köprüsü</a>. Köprü birkaç sene öncesine kadar, hala kullanılmakta olan dünyadaki en eski köprü unvanına sahipmiş. Bugün ise koruma altında ve üzerinden araç geçişine izin verilmiyor.
<a href="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/0/0c/Cendere_Bridge.jpg" imageanchor="1"><img align="right" alt="Cendere Köprüsü" border="0" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/0/0c/Cendere_Bridge.jpg" height="133" style="display: inline; margin: 15px 15px 5px 15px;" width="320" /></a>Üzerinde bulunan yazıtta, <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Roma_imparatorlar%C4%B1_listesi" target="_blank">Roma İmparatorları</a>'ndan biri olan <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Septimius_Severus" target="_blank">Septimius Severus</a> tarafından kendisi, karısı ve çocukları adına birer sütun olmak üzere toplam 4 sütunlu olarak yaptırıldığı anlatılıyormuş. Ancak oğullarından biri kardeşini öldürüp dünyada ona ait olan her şeyi yok ettiği için sütunlardan biri bugün bulunmuyormuş. Hayırsız evlat köprüdeki bütün simetriyi bozmuş :)<br />
<br />
Birkaç fotoğraf çektikten sonra da önce <a href="http://nemrut.gov.tr/KarakusTumulusu.aspx" target="_blank">Karakuş Tümülüsü</a>'ne gittik daha sonra da <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Atat%C3%BCrk_Baraj%C4%B1_ve_Hidroelektrik_Santrali" target="_blank">Atatürk Barajı</a>'nın Adıyaman tarafında dolaştık. Buraları gezerken de <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Kommagene_Krall%C4%B1%C4%9F%C4%B1" target="_blank">Kommagene</a>'nin aslında etsiz çiğ köfte olmadığını :) milattan önce kurulmuş bir krallık olduğunu öğrendik.<br />
<a name='more'></a><br />
Otelimize dönüp kahvaltı ettikten sonra öğleden sonra tekrar gelmek üzere <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Ad%C4%B1yaman_(il)" target="_blank">Adıyaman</a> merkeze doğru hareket ettik. Merkeze yakın olan <a href="http://www.adiyamankulturturizm.gov.tr/TR,61374/antik-kent-kaya-mezarlari-ve-magaralar.html" target="_blank">Perre (Pirin) Antik Kenti</a>'ni ve <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Kaya_mezarlar%C4%B1" target="_blank">Kaya Mezarları</a>'nı dolaşırken <a href="http://www.adiyamankulturturizm.gov.tr/TR,61361/efsaneler.html" target="_blank">Adıyaman efsaneleri</a>'ni okuduk. Bu sırada nereden geldiklerini anlamadığımız 2-3 çocuk bizim turist olduğumuzu görüp rehberlik yapmak ve üç beş lira harçlık çıkarmak için yanımıza geldiler. Google'dan bulup okuduklarımızın yanısıra, burda çalışmış olan arkeologlardan öğrendiklerini ve henüz küçülmemiş hayalgüçleriyle kendi uydurduklarını :) anlatmaya başladılar. Ellerine biraz para sıkıştırdıktan sonra merkeze giderek <a href="https://tr.foursquare.com/v/beko-kebap/4cbc33a77148f04daf39e6ab" target="_blank">Beko Kebap</a>'ta yemeğimizi yedik ve Kahta'daki otelimize doğru yola koyulduk.<br />
<br />
İkinci deneme öncesi yine dilimize dolanan bir <a href="https://www.youtube.com/watch?v=1yN9ExvB_EI" target="_blank">fon müziği</a> ile devam edelim.<br />
<br />
Otele vardığımızda tur minibüsünü ve rehberimizi beklerken hediyelik eşyalara şöyle bir göz gezdirdik. Bu sırada tadına doyamadığım Adaçayı ikram ettiler. Çaylarımızı içtikten sonra tekrar Nemrut'a doğru yola çıktık. Yol üstünde bulunan ve günümüze çok az bir parçasının ulaştığı Arsemia Antik kentinde dolaştık. Yolda giderken Güneydoğu aksanıyla hikayeler anlatıp enteresan bilmeceler soran rehberimiz ile eğlendik ve bilgilendik :) Arada bir yerde durup Nemrut Dağı'nın birkaç fotoğrafını çekmeye çalıştık. Çalıştık diyorum çünkü bırakın fotoğraf çekmeyi, ayakta durmayı bile zorlaştıran bir rüzgara karşı mücadele vermek zorundaydık.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcey3qsMXzIs5diT0-gqRQ0twssjv3CRjF0l5bx2do92Qa9hzQvjJKl-f6qG1BLgKNPVU-5ef8vl08iRBAVZqXHPiwlEtADNYl32L5XnweYEEMDqC1tdYrCB0nZ0HQjjYvEDzAYI7S3WY/s1600/DSC01998.JPG" imageanchor="1"><img align="left" alt="Nemrut Dağı" border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcey3qsMXzIs5diT0-gqRQ0twssjv3CRjF0l5bx2do92Qa9hzQvjJKl-f6qG1BLgKNPVU-5ef8vl08iRBAVZqXHPiwlEtADNYl32L5XnweYEEMDqC1tdYrCB0nZ0HQjjYvEDzAYI7S3WY/s1600/DSC01998.JPG" style="display: inline; margin: 5px 25px 5px 5px;" width="320" /></a>
Araçla gidilebilen son noktada indiğimizde sert rüzgar ve dondurucu soğuk devam ediyordu. Allah'ım bu ne soğuk, hayatta öyle bir soğuk görmemişiz. Biz heykellere çıkan yola doğru ilerlerken, pes edip geri dönenler: "Gitmeyin, niceleri gitti geri dönmediler, donar kalırsınız :)" diye bizi vazgeçirmeye çalıştılar.<br />
<br />
Merdivenlere ulaştığımızda rüzgar daha da hızlanmıştı. Soğuk havadan çok, rüzgarın yerdeki donmuş kar kristallerini alıp yüzümüze çalması ilerlemeyi imkansızlaştırıyordu. Aklıma ilk gelen <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Y%C3%BCz%C3%BCklerin_Efendisi" target="_blank">Yüzüklerin Efendisi</a>'nde dağlardan geçmeye çalıştıkları <a href="https://www.youtube.com/watch?v=mOcr1dTxbqY" target="_blank">şu kısım</a> oldu :) Sonunda dayanamayıp biz de pes ettik ve bir yaz gününde tekrar denemek üzere geri döndük.<br />
<br />
Bizim için ekstra ücret almadan ikinci kez Nemrut'a çıkmayı deneyen rehberimize ve ellerinden geldiğince bizi ağırlamaya çalışan Nemrut Komagene Otel'e teşekkür edip ayrıldık. Adettendir diye orada bulunan bir <a href="http://www.komagene.com.tr/" target="_blank">Komagene</a> şubesinden de tadımlık çiğ köfte alarak yolda yemeyi ihmal etmedik :)<br />
<br />
Merkeze vardığımızda yeterince acıktığımızı fark ederek günü kebapsız kapatmamak için :) tavsiye edilenler arasında bulunan <a href="https://tr.foursquare.com/v/iskender-85-et-lokantas%C4%B1/502cf3c7e4b06e61e0aebda2" target="_blank">İskender 85</a>'de akşam yemeğimizi yedik. Yemekten sonra beklediğimizden çok daha güzel bulduğumuz ve bir o kadar da güzel karşılandığımız o akşamki otelimize (<a href="http://www.booking.com/hotel/tr/samos.tr.html" target="_blank">Samos Hotel</a>) geçtik. Anadolu insanının içtenliği bizi burada da buldu: "Aaa valla olmaz, bu akşam bizdesiniz, sabaha da kahvaltı etmeden bırakmayız, yoksa darılırız." :)<br />
<br />
Bir önceki akşam yeterince dinlenemediğimiz için, sabah erkenden Şanlıurfa'ya doğru yola çıkmak üzere hemen odalarımıza çekildik.Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-27203964195308463412015-05-02T21:48:00.000+03:002015-05-10T21:29:17.373+03:00GAP Turu Birinci Gün: Gaziantepİkinci gün yazısını <a href="http://www.tayfuntaskin.com/2015/05/gap-turu-ikinci-gun-adyaman-kahta.html" >buradan</a> okuyabilirsiniz.<br />
Üçüncü gün yazısını <a href="http://www.tayfuntaskin.com/2015/05/gap-turu-ucuncu-gun-sanlurfa.html" >buradan</a> okuyabilirsiniz.<br />
Dördüncü gün yazısını <a href="http://www.tayfuntaskin.com/2015/05/gap-turu-dorduncu-gun-sanlurfa-halfeti.html" >buradan</a> okuyabilirsiniz.<br />
<br />
"Çok gezen mi bilir yoksa çok okuyan mı?" sözünü araştırmak üzere çıktığımız GAP turundan, "Çok gezen çok yer" sonucuna ulaşarak, kültürümüzden çok kilolarımızı artırarak geri döndük :)<br />
<br />
Aylar öncesinden, 23 Nisan'ın Perşembe gününe gelmesini fırsat bilerek Cuma gününü de kapatıp 4 günlük güzel bir seyahat planı yapmıştık. Bizim için çok ama çok eğlenceli bir hafta oldu. Gezip gördüğümüz yerleri burada sizlere de anlatmaya çalışacağım.<br />
<br />
Önce bir <a href="https://www.youtube.com/watch?v=IKTgnb1VmOg" target="_blank">fon müziği</a> vereyim de kendinizi Gaziantep'teymiş gibi hissedin :)<br />
<br />
22 Nisan akşamı Sabiha Gökçen'den Gaziantep'e oradan da daha önceden kiraladığımız aracımızı alarak otelimize geçtik. Gezmeye ve tabi ki yemeye daha fazla vakit ayırabilmemiz için bir gün önceden gelmiş olmamız bizim için gerçekten çok iyi oldu.<br />
<br />
<a href="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/7/7a/Gaziantep.jpg" imageanchor="1"><img align="left" alt="Gaziantep Kalesi" border="0" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/7/7a/Gaziantep.jpg" height="200" style="display: inline; margin: 5px 25px 15px 5px;" width="320" /></a>
Daha önce gelmiş ya da buralı olan arkadaşlarımızdan, <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Gaziantep" target="_blank">Gaziantep</a>'te nereler gezilir sorusuna aldığımız cevaplar sadece yemek ile ilgili olduğu halde gezecek çok fazla tarihi yeri var. Ama şunu da itiraf etmeliyim ki iyi yedik :)<br />
<br />
Sabah saat 8 gibi otelimizden ayrıldıktan sonra merkeze yakın Orkide Pastanesi'nde harika bir kahvaltıyla güne başladık. Katmer dışında kahvaltıdaki her şeyi beğendim, fiyatları da oldukça iyi.<br />
<br />
<img align="right" border="0" height="230" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEje89Ew5WyMiwJcISm_JIB4f9e3dUezcLiNqzB93-cKJqW0hqvZatLiMZY4XtlKYpdCqmrSJQmTdsZgoZACrhM7nJjo0-cG5FYLuoEUWSl9Q6wygDnEDylq1ymDqlnetnC7RliUluEBINs/s1600/kahve.jpg" style="display: inline; margin: 5px 5px 15px 25px;" width="230" />
Kahvaltıdan sonra <a href="http://www.gaziantepkulturturizm.gov.tr/TR,52350/gaziantep-kalesi.html" target="_blank">Gaziantep Kalesi</a>'ne bakan otoparka aracımızı park ederek kale içerisindeki <a href="http://www.sahinbey.bel.tr/tr/icerikdetay/320/111/gaziantep-savunmasi-ve-kahramanlik-panoramasi-muz.aspx" target="_blank">Kahramanlık Panoraması</a>'nda Gaziantep halkının Kurtuluş Savaşında gösterdiği kahramanlığın sergisini gezdik. İnsanı duygulandıran 45 dakikalık kısa bir belgeselden sonra hanları ve çarşıları biraz dolaştık. <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Bak%C4%B1rc%C4%B1lar_%C3%87ar%C5%9F%C4%B1s%C4%B1" target="_blank">Bakırcılar Çarşısı</a>'ndaki sokaklarda ustaların çalışmalarını izledik, orada bulunan ve cafe olarak kullanılan <a href="http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=113269" target="_blank">Kaleoğlu Mağarası</a>'nı gördük. Çevrede bulunan onlarca handan biri olan <a href="http://www.sahinbey.bel.tr/tr/icerikdetay/321/967/gumruk-hani.aspx" target="_blank">Tarihi Gümrük Hanı</a>'da oturup biraz soluklandık ve ünlü çift renkli dibek kahvelerimizi yudumladık.<br />
<br />
Kahvelerimiz bittikten sonra, <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Gaziantep_mutfa%C4%9F%C4%B1" target="_blank">Gaziantep Mutfak Kültürü</a>'nü anlatan <a href="http://www.sahinbey.bel.tr/tr/icerikdetay/96/107/emine-gogus-gaziantep-mutfak-muzesi.aspx" target="_blank">Emine Göğüş Mutfak Müzesi</a>'ni ardından da nadide arkeolojik eserlerin bulunduğu <a href="http://www.arkantik.com.tr/turk.html" target="_blank">Medusa Cam Eserler Müzesi</a>'ni dolaştık.<br />
<a name='more'></a><br />
Daha sonra yemekleri hariç tutarsak Gaziantep'de en çok beğendiğim yer olan <a href="http://www.zeugmaweb.com/" target="_blank">Zeugma Mozaik Müzesi</a>'ne geldik. <a href="http://zeugmaarchproject.com/index.php/turkce" target="_blank">Zeugma Müzesi</a> bugüne kadar gezdiğim müzeler arasında en güzeli diyebilirim.<br />
<a href="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/4/44/Antep_1250575b.jpg" imageanchor="1"><img align="left" alt="Çingene Kızı Mozaiği" border="0" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/4/44/Antep_1250575b.jpg" height="208" style="display: inline; margin: 15px 25px 15px 5px;" width="320" /></a><a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Zeugma" target="_blank">Zeugma Antik Kenti</a>'nden getirilip burada birleştirilen mozaikler insanı hayretler içinde bırakıyor. Binlerce, onbinlerce küçük parçayı tek tek birleştirerek oluşturulmuş desenleri yapabilmek için müthiş bir sabır göstermek gerek. Öğrendiğim kadarıyla burası dünyanın en büyük mozaik müzesiymiş, hatta bir bu kadar daha mozaik eser <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/F%C4%B1rat" target="_blank">Fırat</a>'ın derin suları altında bulunmaktaymış. Gaziantep'in simgesi ve Müzenin en nadide eseri olan <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87ingene_K%C4%B1z%C4%B1" target="_blank">Çingene Kızı Mozaiği</a>'ni de görüp müze gezintimizi tamamladık. Dışarı çıktığımızda bardaktan boşanırcasına yağmur yağdığı için müzenin hediyelik eşya dükkanında biraz bekleyip yemeğimizi yemek üzere merkeze döndük.<br />
<br />
Yemeğimizi en çok tavsiye edilen yer olan <a href="http://www.imamcagdas.com/" target="_blank">İmam Çağdaş</a>'ta yedikten sonra saatin iyice ilerlediğini fark ederek, dönüşte bir daha uğramak üzere bir sonraki durağımız olan <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%A2hta" target="_blank">Kahta</a>'ya doğru, Kahtalı Mıçı türküleri eşliğinde :) yol aldık.<br />
Şöyle iki fon müziği ile devam edelim: <a href="https://www.youtube.com/watch?v=Dh02grGxPI4" target="_blank">Bir</a>, <a href="https://www.youtube.com/watch?v=ouOWJm22cnA" target="_blank">İki</a>.<br />
<br />
Yazıma devam etmeden önce nemrut turu için anlaştığımız halde son dakikada bizi ortada bırakan <a href="http://www.nemrutturlari.com/" target="_blank">nemrutturları.com</a> adlı siteden tur satın almayın derim. Adamlara o kadar yolu Nemrut için geldiğimizi söyledik ama dinletemedik. Hiçbir geçerli sebep sunmadan turu iptal ettiler.<br />
<br />
Neyse dedik devam ettik ve Kahta'daki butik otelimize (<a href="http://www.booking.com/hotel/tr/new-kommagenebutik.tr.html" target="_blank">Nemrut Kommagene Hotel</a>) varınca anadolu insanının içtenliği bize bu sıkıntımızı unutturdu. Otelin de kendine ait nemrut turu olması bizim için bir fırsat oldu ve boş yerleri de olunca sabaha karşı saat 03:30 da Nemrut'a çıkmak üzere hemen odalarımıza çekildik.
Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-20128528137956345962015-04-21T09:35:00.000+03:002015-05-07T21:52:17.020+03:00Haftasonu Küçük Bir Kaçamak: Bursa - CumalıkızıkGeçtiğimiz hafta sonu çalışma hayatının yoğun temposundan uzaklaşıp biraz olsun kafa dinleyelim dedik ve Osmanlı'nın ilk başkenti <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Bursa" target="_blank">Bursa</a>'ya geldik. Tabi Bursa da büyük bir şehir olduğu için şehir gürültüsünden fazla kaçamadık :)<br />
<br />
<h4>
İlk Durağımız <a href="http://cumalikizikkoyu.com/" target="_blank">Cumalıkızık Köyü</a></h4>
<br />
<img align="left" alt="" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXdOTU0-M_i4ldBck3aYciwC0T5ezEIwmAgqXWHtpebA94FdnW69lCGU5lS7RCdEPEUXThTotUZilKKzFLN0md2FbspLH4025GrR9JnxwjoFppuBqjCqImPZ4FZRwODJAw-s4_ZXKa1DI/s1600/cumal%C4%B1k%C4%B1z%C4%B1k.jpg" style="display: inline; margin: 5px 25px 5px 5px;" />
700 yıllık geçmişi ile Osmanlı'nın ilk dönemlerinde kurulmuş, buram buram tarih kokan sokakları ve evleriyle, tarihi dokusu bozulmadan kalabilmiş ender bir yer.<br />
Uludağ eteklerinde kurulmuş olan 7 Kızık köyünden biri olan bu köye, bir rivayete göre diğer köylerden Cuma namazı kılmaya geldikleri için Cumalıkızık adını vermişler (Diğerleri için <a href="http://timeoutbursa.blogspot.com.tr/2012/04/oguz-turklerinin-kizik-boyu-ve.html" target="_blank">buraya</a> göz atabilirsiniz.) <a href="http://whc.unesco.org/en/list/" target="_blank">Unesco Dünya Mirası Listesi</a>'nde de <a href="http://whc.unesco.org/en/list/1452/" target="_blank">yerini almış olan</a> Cumalıkızık, merkezden yaklaşık 15 km uzaklıkta ve otobüs/minibüs ile kolaylıkla ulaşılabiliyor.<br />
<br />
<img align="right" alt="Cin Aralığı" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhj7j6khHSHp5lwjFFxN0eSKzxLqh2hsv8KPXGLjsc9ERRfl5ejCTjyXkv9O0QWAvIj6ZlpNs_ThN1ZxCVi0vdqzpmPA2czgosv-Ai9TTUA-dPEeaCPZzIJapNud8T3EGNlm54UcniYLwU/s1600/Cin+Araligi_1.JPG" style="display: inline; margin: 5px 15px 25px 25px;" />
Pansiyon olarak da kullanılan tarihi Cumalıkızık evlerinden birinde kahvaltımızı yaptıktan sonra, taş döşeli sokaklarında biraz dolaştık. Oldukça dar olan sokaklarından bazıları sadece insanların geçebileceği kadar genişliğe sahip, hatta dünyanın en dar sokağı olarak bilinen "<b>Cin Aralığı</b>" aynı anda sadece tek bir kişinin geçişine izin veriyor. Bu sokağı gördüğümde aklıma çocukken kapının kirişlerine tutunarak tırmandığım geldi. Bu köyde çocuk olmak vardı şimdi dedim içimden :)<br />
<br />
Osmanlı sivil mimarisinin ilk örneklerinden olan evleri ise gökkuşağı gibi sarı, yeşil, mavi ve mor renkleriyle insanın içini açıyor. Sonradan öğrendiğime göre köydeki 270 evden 180 tanesi kullanılabilir durumdaymış. Diğerleri bakımsızlıktan dolayı kısmen yıkılmışlar. Bundan sonra koruma altında olduğu için kalanı koruyacağımıza inanıyorum.
<br />
<a name='more'></a><br />
<img align="left" alt="Küpeli Ev" border="0" height="267" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_cZ0Zx8O26yFOto-eHV-89jqYCfJbV-X4vKmNOeQHc7abwvpSYUPqsn7QQIPbHEo0SVJ-_3OceADhi2tucaNU-W6_RXQnw8MUM5OFDcIWV9f_UrBRKdBQGRCo40iK8jvy59NeKaRozkc/s1600/kupeliev.jpg" style="display: inline; margin: 5px 25px 5px 5px;" width="320" />
Müze olarak kullanılan <a href="http://unescobursa.org/projeler.php?dil=tr&id=81&sid=166" target="_blank">Küpeli Ev</a>, orada içini görebileceğimiz tek köy eviymiş. İçerisini gezerken kendimi farklı bir dünyadaymış gibi hissettim. Köyde doğup büyümüş biri olarak, çayır çimen benim için çok farklı görünmese de, yüzlerce yıllık evlerin içinde olmayı ve tarihin kokusunu bu kadar yakından duymayı daha önce hiç tecrübe etmemiştim.<br />
<br />
Köy içinde biraz daha dolaştıktan sonra, yine başka bir köy evinin bahçesinde kahvelerimizi yudumladık. Fazla vaktimiz olmadığı için buradaki gezintimizi noktalayıp Saitabat Köyü'ne doğru yol aldık.<br />
<br />
<h4>
Saitabat Şelalesi</h4>
<br />
Uludağ'dan gelen suların aşındırdığı bir kanyondan akan Saitabat Şelalesinde de birkaç fotoğraf çekildikten sonra merkezdeki ünlü <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0skender_kebap" target="_blank">İskender Kebap</a> mekanlarından birinde öğle yemeğimizi yedik.<br />
<img align="center" alt="Saitabat Şelalesi" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiC6hMzEDFWaLG_gREK4u3NZFZz9ME_67xpTytCsJdV3VwsqYECqtd977I9FzMSgMOW-tVEd9j3SZUT-d6fJnZjD7hUyXSDkOSLqQbkleHlTLtf_wXvsflVjUJDRxk5AHvH-lkHGaLVAJw/s1600/saitabat.jpg" style="display: inline; margin: 15px 5px 5px 5px;" />
<br />
<br />
<h4>
<a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Koza_Han" target="_blank">Koza Han</a></h4>
<br />
<img align="right" alt="Koza Han" border="0" height="214" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOzZ0tDcuVW6koI3Rn_jvkkE-OQU2kzS7T4NSe0hTwP9tJ1ev3PQR3HneQj6jco81FRvQS4m1h8EqakvnTN7-pdj62V08BEbDzK8qbVbMfL0YoinXpilsfYUhLJq8k_kldn1WbVZCWkEs/s1600/kozahan.jpeg" style="display: inline; margin: 5px 25px 15px 5px;" width="320" />
Yemekten sonra üzerimize çöken ağırlıktan kurtulmak için, Ulu Camii ve Orhan Camii arasında bulunan Koza Han'da çay ve kahvelerimizi içtik.<br />
II. Bayezid 1491'de tarafından yaptırılan Koza Han, adından da tahmin edilebileceği üzere ipek böceği kozalarının satıldığı bir yermiş. Günümüzde de avlunun çevresindeki dükkanlarda ipekten yapılma kumaşlar ve elbiseler setılmaya devam ediyor.<br />
Dünyaca da tanınan bu yeri Kraliçe II. Elizabeth bile <a href="http://www.radikal.com.tr/turkiye/kralice_kozahani_gezdi-877716" target="_blank">ziyaret etmiş</a>.<br />
<br />
Çaylarımızı da içtikten sonra avlu çevresinde biraz dolaştık ve otelimize doğru hareket ettik.<br />
<br />
<h4>
İkinci Gün <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Bursa_Ulu_Camii" target="_blank">Bursa Ulu Camii</a></h4><br />
<a href="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/9/93/71_Bursa_la_Grande_Moschea.jpg" target="_blank"><img align="left" border="0" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/9/93/71_Bursa_la_Grande_Moschea.jpg" height="240" style="display: inline; margin: 5px 25px 15px 5px;" width="320" /></a>
Sabah otelde kahvaltımızı ettikten sonra grubumuzdan biraz ayrılıp merkezde dolaştık. İlk durağımız Bursa Ulu Camii oldu. Muazzam yapısıyla Osmanlı'nın ilk camilerinden olan Ulu Camii I. Bayezid tarafından 1399 yılında yaptırılmış. Rivayete göre Sultan, Niğbolu Savaşını kazanırsa 20 adet cami yaptırmayı adamış. Savaş kazanılınca da kendisinden 20 küçük cami yerine 20 kubbeli büyük bir cami yaptırmasını istemişler, o da uygun görüp yaptırmış.<br />
Başlarda zaviye olarak kullanılan yapı, daha sonradan cami olarak kullanılmaya devam etmiş. <a href="http://www.3dmekanlar.com/tr/ulu-cami.html" target="_blank">Burada</a> üç boyutlu olarak gezinti yapabileceğiniz bir web sitesi de mevcut.<br />
Daha sonra navigasyonun da azizliğine uğrayarak yakınımızdaki Osman ve Orhan Gazi Türbeleri'ne uzak olduğumuzu düşünüp Yeşil Türbe'ye doğru yürüdük.<br />
<br />
<h4>
<a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Ye%C5%9Fil_T%C3%BCrbe" target="_blank">Yeşil Türbe</a></h4>
<br />
<a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Fetret_Devri" target="_blank">Fetret Devri</a>'nden sonra tahta çıkan <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/I._Mehmed" target="_blank">Mehmed Çelebi</a> tarafından, vefatından 40 gün önce yaptırılan ve içinde kabri de bulunan türbe, muhteşem bir çini işçiliği ile dikkatimizi çekti. Öğrendiğim kadarıyla duvarları çini ile kaplı olan tek türbe buymuş.<br />
<a href="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/2/26/Turkey-1353_(2216628788).jpg" target="_blank"><img align="center" border="0" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/3/35/Yesilturbe.jpg" height="320" style="display: inline; margin: 15px 5px;" width="240" /></a>
<br />
İçerisini gezdikten sonra kapıdaki güvenliğe <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Osman_Gazi" target="_blank">Osman Gazi</a> ve <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Orhan_Gazi" target="_blank">Orhan Gazi</a> türbelerine nasıl gideceğimizi sorduk ve zaten oradan geldiğimizi fark ettik :)<br />
<br />
<h4>
<a href="http://gezipgordum.com/osman-gazi-turbesi/" target="_blank">Osman Gazi</a> ve <a href="http://gezipgordum.com/orhan-gazi-turbesi/" target="_blank">Orhan Gazi</a> Türbeleri</h4>
<br />
Yaklaşık 20 dk yürüdükten sonra <a href="http://bursasevdam.blogspot.com.tr/p/blog-page_1.html" target="_blank">Saltanat Kapısı</a>'nın yanından geçerek <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Osmanl%C4%B1_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu" target="_blank">Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye</a>'nin kurucularının türbelerine vardık. Dualarımızı edip ucundan <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Bursa_Saat_Kulesi" target="_blank">Saat Kulesi</a>'ni de gördükten sonra, daha çok yemek ağırlıklı gezen grubumuza katılarak :) öğlen yemeğimizi yemeye gittik ve Bursa gezimizi burada noktaladık.<br />
<br />
Gezmek için ayırabildiğimiz vakitlerde gördüklerimi paylaşmaya çalıştım. Gezilecek çok fazla yer olduğu için ilk fırsatta tekrar gelmek üzere ayrıldığımız Bursa izlenimlerimi, bir sonraki yazımda daha ayrıntılı anlatmak üzere yazımı burada bitiriyorum.Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-755190341597145512010-06-27T16:55:00.000+03:002015-05-01T21:32:24.777+03:00Anı YaşamakBugün kendimden hiç beklemediğim bir şey yaptım. Saat 10:45 de bir kitap ve biraz para alarak evden çıktım ve köyden ilk minibüse atlayarak Ada'ya (Adapazarı) gittim. Ne yapacağımı tam kestiremiyordum, ama terminale yürürken buldum kendimi indiğimde. Sonra elimde bir Harem bileti vardı ilk otobüse ait. Otobüse bindiğimde hala nereye gideceğimi bilmiyordum. Bütün yol boyunca kitabı okudum ve sayfa kenarlarına küçük notlar aldım.<br />
<br />
Kafamı kaldırdığımda Harem'e giriş yaptığımızı fark ettim. Acaba nereye gitsem diye düşünmeye başladım. İndiğimde Üsküdar servisinde oturuyordum. Kız Kulesi mi dedim kendi kendime. Hani o aşık olduğum, İstanbul'un <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1z_Kulesi" target="_blank">Hanım Kızı</a>, bir prensesin yılan sokmasın diye <a href="http://www.istanbul.gov.tr/default.aspx?pid=438" target="_blank">hapsedildiği</a> kule…<br />
<br />
Hayır o değildi. Beşiktaş vapurunda buldum kendimi öğle ezanı karşılıklı iki camiden sırayla okunurken… Tam bir gizem!… Hala merak ediyordum acaba neresi diye… Tam Beşiktaş'tan nerelere gidilir diye düşünmeye başlayacaktım ki denizin güzelliğine kapıldım, bir yanda Hanım Kızın muhteşem görüntüsü, diğer yanda kıtaları kavuşturan <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Bo%C4%9Fazi%C3%A7i_K%C3%B6pr%C3%BCs%C3%BC" target="_blank">Boğaz Köprüsü</a>… Saraylar, yalılar… Düşünecek hal mi kaldı bende.<br />
<br />
İskeleye yanaştığımızda hiç düşünmeden ayaklarımı takip etmeye başladım. Onlardı beni buralara kadar getiren, onlardı peşinden hala sürükleyen… Sonra kendimi <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87%C4%B1ra%C4%9Fan_Saray%C4%B1" target="_blank">Çırağan Sarayı</a> önünde yürürken buldum. Anlamıştım artık Ortaköy'e gidiyordum. Boğazın eşsiz manzarasını seyretmeye…<br />
<br />
20 dakika kadar yürüdüm. Vardığımda karşılaştığım şey beni kendimden aldı, geri geldiğimde yaklaşık yarım saat geçmişti. Gidip bir kumpir aldım, oturacak bir gölge buldum ve başladım yemeye. Yediğim kumpirin tadı iğrençti ama önemli olan kumpir değildi. Önüme konan güvercinlerin çıkarttığı uğultu, sanki bana "Hoş Geldin" demeleri şahaneydi. Ama önemli olan güvercinler de değildi. <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/B%C3%BCy%C3%BCk_Mecidiye_Camii" target="_blank">Ortaköy camiinin</a> hayret uyandıran muazzam taştan yapısı, karşımda bütün ihtişamıyla duran Boğaz Köprüsü ve Boğazın büyüleyici görüntüsü… Ama önemli olan bunlar da değildi. Önemli olan orda ya da bir başka yerde olmam da değildi…<br />
<br />
Önemli olan… Önemli olan…<br />
<br />
Anı yaşamak bu olsa gerek…<br />
<br />
TT.Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-90589070823474093342010-04-12T20:41:00.000+03:002015-03-22T19:39:32.766+02:00Dünden sonra mı? Yarından Önce mi?<img align="left" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5HtpH8QuTGHGm_wmGZkOxpKdHCeUAUlX-2-XqybSRe-qD5vDxc4ebtwehe2T_tVJiwW1qKrcZGKG03wCJaPwIqUPWjtfwqiGSPyVc1rMdHZ6x8YVCzllyqnIZpVI1-3zIegEq1pTlCBs/s1600/bugn.jpg" height="300" style="display: inline; margin: 5px 25px 5px 5px;" width="203" />Yaşıyor muyuz? Yaşıyoruz yaşıyoruz…<br />
<br />
Amaçlarımızla ya da amaçsız, umutla ya da umutsuzca , sevgilerimizle ya da sevgisiz, mutlulukla ya da mutsuzca, dostlarımızla ya da dostsuz, cesaretle ya da korkuyla, kazanarak ya da kaybederek, başarılarımızla, hatalarımızla…<br />
<br />
Yaşıyoruz…<br />
<br />
Bir keresinde bana "Dünyaya ne için gelmişiz" diye sormuştu rastgele biri… "Yaşamak için" demiştim. Tebrik etmişti ve bir açıklama yapmıştı. Tam anlatamamıştı derdini; ama anlamıştım. "Hani her şeyini kaybeder, yolunu bulamaz, karanlıkta kalır da yine de yaşar ya insan; ama bu inançla yaşamak değil, yaşama dört elle sarılmak da değil. Yaşamak işte, yaşamak gerektiği için yaşamak." demişti.<br />
<br />
Tamam da nerede yaşamak? Ya da ne zaman?<br />
<br />
Dünden sonra mı? Yarından önce mi? <br />
<br />
İkisi de aynı şey değil mi? İkisi de bugün değil mi?<br />
<br />
Dünden sonra…<br />
<br />
Hep dünde kalarak, yaptığımız hataları, duyduğumuz pişmanlıkları, "Keşke"'leri yaşayarak yaşamak. Belki "Ahh.."'lar için suçlamaya birilerini bulacak kadar şanslıyızdır da.<br />
<br />
Ya da dünkü başarılarımızı her yerde gururla anlatarak, ama yenilerini yapmadan, yapmaya çalışmadan yaşamak. Çünkü yeterince haz almışızdır onlardan. Yenileri için de tek bahanemiz budur. "Görevimiz bitmiştir artık, bizden sonrakiler yapmalıdır gerisini…"<br />
<br />
Ne gelecek için hedefler vardır artık, ne de onları yapacak kadar derman…<br />
<br />
"Dünden sonraki gün" budur işte…<br />
<br />
Peki yaşıyor muyuz? Yaşıyoruz yaşıyoruz…<br />
<br />
Yarından önce mi yaşamak gerek yoksa.<br />
<br />
Yarından önce… Hep yarını düşünerek. Korkarak, telaşlanarak. Planlar, projeler yaparak. Hedefler koyarak. Çalışarak, sadece çalışarak. Geçmişten ders alarak ya da almayarak…<br />
<br />
Yaşıyor muyuz? Yaşıyoruz yaşıyoruz…<br />
<br />
Ne fark eder ki… Ha dünden sonra, ha yarından önce…<br />
<br />
İkisi de bizi en büyük hazinemizden ettikten sonra, bizi bugünden ettikten sonra ne fark eder…<br />
<br />
Yaşıyor muyuz? Yaşıyoruz yaşıyoruz…<br />
<br />
TT.Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-7792614795609567212009-03-07T17:18:00.000+02:002015-03-22T19:38:57.509+02:00Musluk Problemi???...<img align="right" alt="musluk" class="alignnone wp-image-223" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigM-3RVnNVh1XVbyULnX_eN8Z9gxutxCwoiZe9JhysTxfO_i_4x-5hJgXyisfP_LYtbm4MthKFoFJINoo5DVRTc1gGqFdLiZulSsz-ARmKFpmMbuiW78bSEFm-52FThObHdObaCgYCurI/s1600/musluk.png" height="203" style="display: inline; margin: 5px;" width="238" />Aklım hala ÖSS'de kalmış olacak ki böyle bir başlık atmış bulundum. Ama burada anlatmak istediğim konu problemler değil çözüm yaklaşımları. Bir mühendis olarak konuyu bir örnekle ele almak daha kolay olduğu için örnekle devam etmek istiyorum.<br />
<br />
Diyelim ki "şıp! şıp! şıp!" damlatan bir musluk var. Bu bizim problemimiz. Nasıl da sinir bozucudur değil mi :)<br />
<br />
İlk yaklaşıma göre ben çözüm bulabilmek için sadece probleme yani musluğa odaklanırım ve onu söküp yerine bir tane tıpa takarım (ya da ana vanayı kapatırım :)) ve problemi çözdüğümü düşünürüm :) Tabi ki bu yeni bir problemi beraberinde getirir. Artık su da yok musluk da :)<br />
<br />
İkinci yaklaşıma göre de ben çözüme odaklanırım ve musluğu yenisi ile değiştiririm. Çözüm sağlar mı sağlar. Ama çalışan bir musluk hurdaya çıkar ve yeni musluk masrafı doğar.<br />
<br />
Ve son yaklaşım: Problemin kaynağına odaklanmak. Burada problemin kaynağı nedir? Musluğun içindeki conta. İşte size yapılacak işlem: Musluğu söküp contasını değiştirmek. (Denedim musluğu değiştirmekten daha kolay, ve daha ucuz. En azından evin duvarlarına zarar gelmiyor :)) Artık havuz problemlerine geçebiliriz :)<br />
<br />
TT.Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-18203624258749030822009-02-17T15:46:00.000+02:002015-05-01T21:33:37.522+03:00Pegasus SırrıBüyük heyecanla aldığım ama aldığımdan daha az heyecanla okuduğum bir kitap. Açıklamalara ve yorumlara bakıldığında daha çok <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/The_Da_Vinci_Code" target="_blank">Da Vinci Şifresi</a> ile karşılaştırılmış, aldığımda da bunun doğru olduğunu gördüm. Argo bir tabirle Da Vinci çakması olarak nitelendirebilirim. (İlgilenenler için benzer bir şekilde Da Vinci çakması olan bir Türkçe kitap da Derin İmparatorluk)<br />
<br />
<a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Dan_Brown" target="_blank">Dan Brown</a>'nun yazdığı kitaplara benzer bir tarzda anlatılmış ancak bana göre hikaye tam oturmamış. Tarihi sadece CIA yıllarındaki eğitiminden bilen bir ajan (Lang) ve ona yardım eden diğer iki ajan (Gurt ve Jacob) (biri MOSSAD'dan) tapınak şövalyelerinin şifrelerini çözmeye çalışıyor ve sonuca ulaşıyorlar. Kitaptaki ana karakter olan Lang, Da Vinci Şifresi’ndeki <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Robert_Langdon" target="_blank">Robert Langdon</a>’dan esinlenmiş ama onun kadar karizma bir kişiliği yok. Yine diğer karakterler de çok baskın karakterler değiller. Ayrıca kitapta hala anlamadığım (103. sayfa “Portekiz - Aynı gün, saat 08:27” diye başlayan) bir bölüm var, buraya nerden ne zaman ve nasıl geldi bir türlü çözemedim.<br />
<br />
Daha güzel olması açısından şifreler daha mantıklı seçilebilirdi ve Lang’a yardımcı olmak üzere bir de tarih profesörü falan bulunabilirdi. Ben Dan Brown anlatımına alışmış olduğum için de böyle düşünmüş olabilirim.<br />
<br />
Kitaba verdiğim not ise 5 üzerinden 3.Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-55326563183038604542009-02-03T15:46:00.000+02:002015-05-01T22:14:48.406+03:00Ne güzel şeydir çocuk olmak<img align="left" alt="cocuk" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhn2IAE9PJupixg3hL5fRpqrDoTyzKqfFrbFXe76smImxeG53a1Y616TFEyzrzPeFsk2ZdIdpBRFrc50olmbvUhxOU2nBABv60Ar3UY2NRUXJOPPa7MtCF-eYEFOUGAyYip8BYSGbPSfX0/s1600/cocuk.jpg" height="300" style="display: inline; margin: 5px 25px 5px 5px;" width="209" />Kim çocuk olmak istemez ki? Güneş doğup batıncaya kadar yaşarsın hayatı.<br />
Sevinince gerçekten sevinir, üzülünce gerçekten üzülürsün.<br />
Kızınca bir kerelik kızar, gülünce katıla katıla güler, ağlayınca doyasıya ağlarsın.<br />
<br />
Başroller hep senindir çocukken, Shakespeare bile yazamaz oynadığın rolü.<br />
Halbuki başrolde oynatılan figüransındır büyüyünce, her hareketin belirlidir önceden.<br />
<br />
Konuşmak da kolaydır çocukken,<br />
İyi söylersen severler, kötü söylersen çocuk deyip geçerler.<br />
Her söylediğin aleyhinde delildir büyüyünce,<br />
"Bin düşün bir söyle", "Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?", …, laflarını işitirsin herkesten.<br />
<br />
Hem korkuların da basittir çocukken: Karanlıktan, gök gürültüsünden, örümcekten, böcekten korkarsın.<br />
Sana aittir korkuların.<br />
Büyüdüğünde; insanların sevmemesidir seni korkutan, yalnızlıktır. Sırf başkaları sevsin diye seni, sevmediğin gibi davranırsın.<br />
Başkalarının korkularını yaşar, korkunun kendisinden korkarsın.<br />
<br />
Çocukken kriz denince, babanın söz verdiği mavi bisikleti alamayacak olması gelir aklına.<br />
Oysa ki büyüyünce, işsiz kalıp eve ekmek götürememek, o söz verdiğin mavi bisiklet ve diğerleri…<br />
<br />
Hayallerin vardır çocukken; dünyayı gezmek, yıldızlara ulaşmak,<br />
Gökkuşağının altındaki hazineyi bulmak istersin.<br />
Lambadan çıkan cinden sonsuz dilek hakkıdır ilk dileğin.<br />
Hayallerini yaşamaya engel tek şey çocuk olmaktır,<br />
Büyümek istersin. Hem de bir an önce.<br />
Yıllar geçmek bilmez bir türlü, günler çok hızlı geçtiği halde.<br />
<br />
Ve büyüdükçe küçülür hayallerin.<br />
Küçük bir kutuya bile sığar bir gün.<br />
Kutulayıp saklarsın, belki tekrar açarım düşüncesiyle.<br />
Bir gün açarsın gerçekten, ama artık boştur içi;<br />
Hayallerini erteleyen başka biri için…<br />
<br />
TT.Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-27643861565351999552009-01-26T15:46:00.000+02:002015-03-13T21:54:07.319+02:00Şu Çılgın Türkler<i>"15. Tümenin 38. Alayına doğru Yunan birliği harekete geçtiği sırada ağır makineli tüfeklerden biri arıza yapmıştı. İğne mahfazasına bakıldığında iğnenin kırıldığı anlaşılmıştı. Ama bir türlü iğine çıkaracağı bulunamamıştı. Bir yandan da Yunan Birlikleri hızla yaklaşıyordu. Mahfazayı yakalayan Abdurrahman Çavuş; dişleri, dudakları, dili cayır cayır yanarak iğneyi çıkardı, kızgın iğne kovanını dişlerinin arasında çevirerek yeni iğneyi taktı. Çevreye yanık kemik ve et kokusu yayılmıştı. Abdurrahman Çavuş, can acısından ve heyacandan bütün ciğerleriyle bağıra bağıra yakına gelmiş olan Yunan askerlerini biçmeye başlamıştı."</i><br />
<br />
Anlatılmaz yaşanır derlerdi. İşte bu kitap bütün mitleri yıkıyor. Kitabı, sanki savaşın içindeymiş gibi, her şeyi görerek ve hissederek okuyorsunuz. Bir tarih dersi bu şekilde anlatılmalıdır. Tarihin sadece rakamlardan ibaret olduğunu sanırdım bu kitabı okuyana dek. Turgut Özakman'a buradan teşekkürlerimi sunuyorum, tarihimi gerçekten yaşayarak anlamama yardımcı olduğu için.<br />
<br />
Kitaba verdiğim not ise 5 üzerinden 5.Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-49000156292759863132009-01-17T15:30:00.000+02:002015-03-14T17:15:49.704+02:00Üçüncü sır: "Sevgi"<i>Nasıl olup da bir anda yok olmuştu? Halbuki daha dün birliktelerdi, havaalanına götürüp uçakla evine uğurlamıştı. Hayatından memnun muydu? Büyük bir memnuniyetle mi yoksa pişmanlıklarıyla mı ölmüştü? Korkuyor muydu yoksa huzurlu muydu? Onu ne kadar sevdiğini biliyor muydu? Nefesini tutmaya çalıştıkça gözlerinden yaşlar dökülüyordu.</i><br />
<i>Uçak yere indiğinde doğrudan cenazeevine gitti ve ev annesi ile hayatını paylaşan insanlarla doluydu. Annesi bir Müslüman’dı fakat odada farklı renk ve inanca sahip insanlar vardı. Buradan ayrılalı uzun zaman olduğu için kimseyi tanımıyordu. Bazılarını babasına sorduktan sonra yalnız başına oturan bir kadının yanına giderek: “Ben onun en küçük kızıyım ve buradaki kimse sizi tanımıyor. Annemi nereden tanıdığınızı merak ediyorum.” dedi. </i><br />
<i>“Üzülerek söylüyorum ki annenizi tanımıyorum”.</i><br />
<i>“Peki neden burdasınız?”</i><br />
<i>“Yıllar önce hayatımda çok zor bir dönem geçiriyordum. O kadar güçsüzdüm ki, intihar etmeyi bile düşünüyordum. Otobüste kitap okuyan bir kadının yanına oturmuştum. Yolun yarısına geldiğimizde kitabını dizlerinin üstüne koyarak: ‘Konuşmaya ihtiyacın var gibi duruyorsun’ dedi. Davranışı o kadar içtendi ki, ona her şeyi anlattım. Eve gittiğimde onunla geçirdiğim yirmi dakika benim hayatımı kurtarmştı. Verdiğim karar sadece benim hayatımı değil, pek çok kişinin hayatını kurtarmıştı.”</i><br />
<i>“Peki bunun annemle ne ilgisi var?”</i><br />
<i>“O gün o kadar kendime dalmışım ki, kendimi tanıtmadım bile. Üstelik onun da kim olduğunu sormadım. Fakat dün onun resmini gazetede görünce buraya gelmek istedim.”</i><br />
<i>Önce ağladı, sonra gülümsedi. İçindeki hissi bir türlü anlayamıyordu, üzüntüsünden mi ağlıyordu yoksa mutluluğundan mı bilmiyordu? Annesinin hayatını anlamıştı. O her zaman sevgi dolu bir insandı. Karşısındaki kişiyi tanımıyor olsa bile ona sevgisini veriyordu. İçi huzurla dolmuştu ve bir dua etti: “Allah’ım aynı hayatı yaşamama izin ver.”</i><br />
<br />
Kitabı okurken en çok etkilendiğim kısımlardan biridir. John Izzo o kadar güzel yazmış ki, “Keşke daha önce okumuş olsaydım” dedim.<br />
<br />
Okurken benim farkettiğim gibi siz de farkedeceksiniz. Bu sırları hepimiz zaten biliyoruz. Ama nasıl oluyorsa pek çoğumuz uygulamaktan kaçıyoruz. Burada “Sır” kelimesinin anlamı değişmiş oluyor: “Kimsenin bilmediği şey” yerine “Herkesin bilip de kimsenin uygulamadığı şey” oluyor. Kitaba ne açıdan bakacak olursak olalım mükemmel sayılabilecek bir kitap. Bu kitaba 5 üzerinden 5 veriyorum. Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-45713739840124091772009-01-14T15:30:00.000+02:002015-03-28T10:17:10.649+02:00Dün - Bugün - YarınÇok zaman önceydi. O kadar zaman önceydi ki zaman diye bir şey yoktu.<br />
<br />
İnsanlar güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı. Bir daha hiç olmayacakmış gibi dolu ve anlamlı. Derken zaman diye üç parçalı bir şey icat etti insan. Bir parçasına dün dedi, diğer parçasına bugün, öteki parçasına da yarın.<br />
<img align="right" alt="Dün, Bugün, Yarın" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_BlxE_rffxfz-CL07JCZVBNcnRXmMwvUbvf1cNaQThU31M4pv3rluICY-R9gOQhjvEzSXuVBlSoLCIQPnCD3Oj0KgMbimQwJ0JX5Xl_Bv8Djc6hTx6tQGWjU5XFFSDRwqRW_M-N-PnH0/s320/3199875174_e6b7c9f2b8_m.jpg" style="display: inline; margin: 5px;" title="Dün, Bugün, Yarın" /><br />
<br />
Sonra fesat karıştı zamana ve insan bugünü unuttu. Dünü düşünüp pişman oldu, yarını düşünüp telaşlandı; ama işin ilginç tarafı tüm telaş ve pişmanlıkları güneş doğup batıncaya kadar yaşadı. Farkında olmadan rezil etti bu gününü.<br />
<br />
Oysa yarın, bugüne dün diyor, dünde bu gün için yarın diyordu. Bir türlü beceremedi. Bir eliyle yarına, diğer eliyle düne yapıştı. Bu günü eline yüzüne bulaştırdı… Mutsuz oldu insan. Ve ne gariptir ki yarının telaşını da, dünün pişmanlığını da hep bugün yaşadı; ama bugünü hiç yaşayamadı. Ne yarın ne de dün!<br />
<br />
<br />
<b>Can Dündar</b>Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-77718440127430436702009-01-11T15:30:00.000+02:002015-03-13T21:59:37.864+02:00Peynirimi Kim Kaptı?Değişim artık her yerde, ayak uyduramazsanız yok olursunuz. Geriye gitmenin en kolay yolu yerinde durmaktır. Bence bir saatinizi ayırın ve bu kitabı okuyun.<br />
<br />
Bütün kitaplarında kısa ve öz hikayelerle sade bir anlatımı seçen yazar, bu kitabında da geleneği bozmamış. Değişimle ilgili tüm gerçekleri; kahramanları bir labirentte karınlarını doyuracak “Peynir”i arayan dört sevimli karakter olan güzel bir öyküyle resmetmiş.<br />
<br />
Peynir, hayatta elde etmeye çalıştığımız isteklerimizin simgesi. Labirent ise, bu isteklerimizin peşine düştüğümüz yeri temsil ediyor. Öyküde kahramanlar hiç beklemedikleri değişiklerle yüz yüze geliyorlar. Tıpkı gerçek yaşamdaki milyonlarca insan gibi. Bu yüzden kitap okuyucularına bir gün mutlaka yararlanacakları dersler veriyor; onların değişime kolayca uyum sağlamalarına yardımcı oluyor.<br />
<br />
İlgilenenlere yazarın “Bir Dakika” serisine bakmayı öneririm.<br />
<br />
Kitaba verdiğim not ise 5 üzerinden 3.Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-50452564051796356162009-01-11T15:29:00.000+02:002015-03-22T19:44:17.518+02:00Is the glass half empty? Then just tip it over!<img align="right" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjY8aRfyLejmnXTAhRDfkGx4FOE_cbjqoUtOjXXinrEB0SRYveTbbw7xs-3ZhByKyvJLZ-9LNCro2QN_osVGjdE1SYtTxzrwsJN5O_QxoTsWUB1mK1mTMSE4V_qAB9O2m_4I3nXaNHO98g/s320/bardak.jpg" height="250" style="display: inline;" width="240" />Once upon a time, there was a student looking everything with a pesimist aspect, murmuring all the time and always seeing the glass as half empty. The sage used to tell him all the time to focus on positive thinking; however, the student didn’t listen to him.<br />
One day, the sage called him to come. Again, he took a glass and pored water till the half of the glass became full, and then asked to him, ”What do you see?”<br />
The student used to hate this attitude of the sage. The student thought that ”This dotard keeps telling the same things all the time!” He poured the water inside the glass and put the glass inverted. Then, he said ”Now, I see a completely empty glass!” with a nervous voice.<br />
Upon his this behaviour, the sage smiled and yelled ”Excellent!” with enthusiasm.<br />
While the student staring at the sage with twisted eyes, the sage said him, ”Now, you can fill your glass with your desired drink.” and after taking glass he poured tea into the glass.<br />
And then, he continued, ”As you see, if you had poured tea while the half was full of water, the mixture would taste neither as tea nor as water.<br />
So, sometimes, seeing events from full half is not enough. When you cannot find a way-out, it may be more sensible to start from the scratch.<br />
<br />
TT.Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-41158766895204214402009-01-04T15:28:00.000+02:002015-03-14T17:27:29.976+02:00Error while trying to run project: unable to start debugging<b>Bağlanma işleci geçersiz!</b><br />
<br />
Visual studio kullanırken karşılaştığım hatalardan birisi. Bunu çözebilmek için “Project Properties” penceresinde “Debug” sekmesinde “Enable the Visual Studio Hosting Process” işaretini kaldırmayı deneyin sonra çalıştırın.<br />
<br />
On “Project Properties” window, click the “Debug” tab and then click the “Enable the Visual Studio Hosting Process” checkbox and disable it. Then run the project.Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-76452604892639488212009-01-02T15:27:00.000+02:002015-05-01T21:38:34.684+03:00Alışveriş + İnovasyonNe kadar zamanda bir alışverişe çıkarsınız? Yaptığınız alışveriş ne kadar sürer? Erkekleri bilmem ama sanırım bayanların çok uzun sürüyor :) Ben alışverişe çıktığımda en kötü ihtimal üçüncü giydiğimi alırım. Ama bir genelleme yapmak da istemiyorum. Alışverişlerde satış elemanlarına işkence yapan ve bayan olmayan bir arkadaşım da var çünkü :)<br />
<br />
Sizinde onaylayacağınız üzere ellinci kıyafetten sonra(?) ilk giydiğinizi unutursunuz :) Şimdi şöyle bir sistem düşünelim;<br />
<img align="right" alt="Alışveriş" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEimtR-ZLezrekyId4RaRAEkEc7IagVYWOM4XrFbubl5-bl7Ue9USvKVfu0OcPGLZcG5JghfAMl094KJ7c8XNEYbUR9Y_efH9vBWo5KCePk4OshhMO2mqyYHX51HoOMINSfcZK_tazGe0gg/s320/3157930420_53eaed3601_m.jpg" height="214" style="display: inline; margin: 10px 10px 5px 20px;" width="200" /><br />
<br />
"Kıyafetleri giydiğiniz yerde size özel kameralar fotoğraflarınızı veya videonuzu çekiyor. İşiniz bittiğinde farklı kıyafetlerin içinde nasıl göründüğünüzü sizin için hazırlanmış katalogdan kontrol edip en güzel görünen elbiseyi alıyorsunuz."<br />
<br />
Bunu daha da ilerletelim;<br />
<br />
"Diyelim ki sizinle beraber alışverişe kimse gelmedi. Siz de baktınız ama bir türlü beğenemediniz. Peki hiçbir şey almadan mı çıkacaksınız? Tabi ki hayır. Mağazanın web sitesinde size özel açılan bir hesaba bu katalog yükleniyor ve akşam eve gittiğinizde ailenizle veya arkadaşlarınızla beraber bakıyorsunuz. Ya da daha güzeli artık 3G teknolojisi var. Hemen o anda arkadaşlarınız cep telefonlarıyla internete girip sizi görüyorlar. Bu sayede artık gittiğiniz yerden gönlünüz rahat cebiniz boş ayrılıyorsunuz :) Yani artık cebinizin boşalması garantilenmiş oluyor :)"<br />
<br />
Bildiğim kadarıyla şimdilik böyle bir hizmet veren firma yok. Yetkililere buradan sesleniyorum:<br />
<br />
"Artık alışverişler işkence olmaktan çıksın!"<br />
<br />
Eklemekte fayda var kendinize bir <a href="http://www.tayfuntaskin.com/2008/11/27/yel-degirmeniniz-var-mi/" target="_blank">Yel Değirmeni</a> bulmayı ihmal etmeyin :)<br />
<br />
TT.Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-89984284694990681002008-12-31T20:00:00.000+02:002015-03-14T17:31:19.909+02:00Güneş BatıyorAcaba ben mi bulanık görüyorum gerçeği <br />Yoksa gerçek mi sislerin altında <br />Allah'ım nedir bu gözlerimin çektiği <br />Yoksa, bu da mı yalan ve riya <br /><br /> Neden gerçek bizden bu kadar uzakta <br />Yoksa, o çok yakın da biz mi uzağız ona <br />Neden uzaklaştı bizden, ona yaklaştıkça <br />Yoksa biz mi uzaklaştık, yaklaşıyor sanıp da <br /><br /> Bitmiyor bu kabus, belki de hiç bitmeyecek <br />Sönmüş kıvılcımlar, kararmış bir gelecek <br />Gün batsın diye mi bekliyor, batmadan mı gelecek <br />Ne ateşler söndü, ne ateşler sönecek <br /><br /><br /> TT - Mayıs 2003Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-64996845960082026852008-12-30T15:27:00.000+02:002015-03-13T22:06:25.235+02:00Kelebek Ve Dalgıç GiysisiNe olursa olsun yaşamaya devam etmeliyiz, hayattan vazgeçmemeliyiz diyen bir kitap. Yakalandığı hastalıktan dolayı sol göz kapağı dışında her tarafı felçli olan bir Fransız dergi yayıncısının yazdığı bu kitap, herkesin okuması gereken bir kitaptır.<br />
<br />
Göz kapağını açıp kapatarak oluşturduğu alfabede, harfleri tek tek belirterek (yaklaşık iki yüz bin göz kırpmasıyla) yazdığı bu kitap için yazarı takdir ediyorum. (Kendisi kitap yayınlandıktan dört gün sonra ölmüş.)<br />
<br />
Kitaba edebi açıdan bakacak olursak, çok kaliteli bir anlatıma sahip olmadığını görürüz. Ama gerçek değeri açısından bakacak olursak bence yazılmış en değerli birkaç kitaptan biridir.<br />
<br />
Jean-Dominique Bauby ikilisinin yazdığı bu kitaba edebi açıdan 5 üzerinden 3, kitabın değeri açısından 5 üzerinden 5 veriyorum.Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-67087370349402721062008-12-27T15:22:00.000+02:002015-03-13T22:07:50.664+02:00Melekler ve ŞeytanlarDan Brown'un yazdığı ikinci kitap olarak bildiğim (Da Vinci Şifresi'nden sonra) bu kitap, bence yazarın en iyi kitabıdır. Eğer filmi çekilecekse bunun filmi çekilsin derim. Kitabın ortasında sonucu tahmin etmeme rağmen, sonucu farklı bir şekilde aynı yere getirebilme sanatına sahip olan usta yazarımız bize tam gözlerimize layık bir kitap yazmış.<br /><br />Da Vinci Şifresi'ndeki kahramanımız Robert Langdon, bu sefer de Vatikan'ın altındaki gizli tünellerde bir macera yaşıyor. Tabi bu kitapta yazdıklarıyla da Vatikan'ın tepkisini alan yazar Da Vinci Şifresi'ni aratmıyor.<br /><br />Yazarın diğer kitaplarını okuyanlar, bütün kitaplarında olayların gidişatının birbirine benzer olduğunu fark edeceklerdir. Bu yüzden nerdeyse aynı kitabı tekrar okuduğunuzu düşünebilirsiniz. Eğer bütün kitaplarını okumaya vaktim yok diyorsanız, birini okuyun (o da bu olsun) bütün kitaplarını okumuş gibi olursunuz.<br /><br />Kitaba verdiğim not ise 5 üzerinden 4.Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-63947284308052690202008-12-23T15:22:00.000+02:002015-03-13T22:11:16.333+02:00Tutkunuzu KeşfedinArnie Warren'in yazdığı bu kitap, insanların, hayattaki gerçek amaçlarına ulaşabilmeleri için (ya da olmak için yaratıldıkları kişi olabilmeleri için) farklı ve kolay bir yöntem sunuyor. Bunu güzel bir hikaye ile destekleyen yazar, eğer herkes bu adımları izlerse yaşamdaki gerçek amacına ulaşabileceğini düşünüyor. Yöntem ise temel olarak 3 adımdan oluşuyor.<br />
<ol>
<li>Senin fark etmediğin, ama başkalarının nasıl yaptığına hayret ettiği yeteneğini bul. Bunun için ailene ve yakın çevrene sorabilirsin. </li>
<li>Bu yeteneğini kabullen. İlk bakışta anlamsız ve basit gelebilir. </li>
<li>Uygulamaya geç. Yeteneğini işinde kullan. </li>
</ol>
Kitaptaki örnekte amacına henüz ulaşamamış kahramanımız, Amerika'ya bir seyahate çıkıyor. Bu arada seyahatinin, babasının tekstil fabrikasının ürettiği kumaşları, dünyanın en iyi markalarından birine satmak için bir iş seyahati de olmasını planlıyor. Bu seyahati sırasında karşılaştığı bir konuşmacı ona yardım ediyor (Bu konuşmacı insanların amaçlarına ulaşabilmeleri için eğitimler veren birisi) Bu şekilde kendi yeteneğinin "İşleri organize etmek" olduğunu fark ediyor. Burada adımları şu şekilde uyguluyor.<br />
<ol>
<li>Çocukken arkadaşlarıyla oynadığı oyunlarda (ve şimdi babasının işyerinde), insanları organize etme işini iyi yaptığını fark ediyor. </li>
<li>İlk bakışta bu herkesin yapabileceği basit bir iş gibi görünüyor ve kabullenmekte zorlanıyor. Daha sonra tanıdığı kişilerin etkisiyle bunun gerçekten bir yetenek olduğunu anlıyor. </li>
<li>Ve babasının işlerini organize etmek, bir dünya markası olmak üzere yola çıkıyor. </li>
</ol>
Akıcı bir dille yazılmış güzel bir hikaye. Kitaba verdiğim not ise 5 üzerinden 4.Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-42036925437546099292008-12-22T15:21:00.001+02:002015-03-22T19:51:16.027+02:00İnovasyon Örnekleri<img align="right" alt="İnovasyon Koltuk" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjg3yhyzrMHW8NGbivOTbXQR9NK_GI4tVWT4Ck1o1afmJFUtqq8xotbl-tlZPFCdgly675cT5-nkZG87PYcZpsE3I6Pcu6HBpjFkugrwjQJswunJNSRnKCEfrtE9ulLhu10OHWYZ-5R6co/s320/inov.jpg" style="display: inline; margin: 5px;" title="İnovasyon Koltuk" />LIPMAN, kurşun kalem ile silgiyi birleştirdi, ürünü farklılaştırdı. Yeni üretilen bir şey yok, sadece olanlar üzerinde değişiklik yapıldı.<br />
<br />
Robert Plath adında bir pilot tekerlekli bavulu icat etti. O, ne tekerleğin ne de bavulun mucidiydi. Bugün yolculuk yapan herkesin tekerlekli bavulu vardır.<br />
<br />
Nescafe, "Kahve + Süt Tozu + Şeker" ile "3'ü 1 Arada" yı piyasaya sundu. (Kahve, su ve petrolden sonra en çok tüketilen maddedir.)Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-55980161068109652502008-12-22T15:21:00.000+02:002015-05-01T21:40:26.873+03:00Free DateTimePicker for ASP.NETASP.NET Ajax kullananlar bilirler, çok güzel bir DateTimePicker kontrolü vardır. Ama Ajax kullanamıyorsanız ve DateTimePicker kontrolüne ihtiyacınız da varsa bulduğum bir kontrolü sizinle paylaşmak isterim. Çok da işe yarar bir şey. Farklı renk seçenekleri ve diğer özellikleri de belirleyebiliyorsunuz. Sitede deneme yapabilmek için de güzel bir demo sayfası mevcut. İşte linki:<br />
<br />
<a href="http://www.graymattersoft.com/" target="_blank">http://www.graymattersoft.com/</a>Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8922583251175204845.post-23852685144181106112008-12-18T15:21:00.000+02:002015-03-28T10:18:31.120+02:00Özsaygı<img align="right" alt="Özsaygı" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGZM46ibLRkYnbpColpUfEOhX7EWEfbHn0h6zILY46T40ktHmP9KLxrf9-JcHSP1bYbxXG6LoLXmKpIEn68-gWviQR_0uu-nWsUh34BxFKpfbpRqhxXemIKUZ-wftWWv3XXj__VxaKeE0/s1600/cocuk2.jpg" style="display: inline; margin: 5px 5px 5px 15px;" title="Özsaygı" />Kendinizi hissetme şeklinizdir. İltifatlar kendinize olan özsaygınızı artırmaz. Özsaygınızı oluşturmak için çok paranız olmasına ya da kendinize bir şeyler almanıza gerek yoktur. Bunu içinizde hissedersiniz.<br />
<br />
Özsaygı direkt olarak kendi değerinize ve bunları nasıl değerlendirdiğinize bağlıdır. İstek dolu, azimli bir yaşam sürmeniz bir gayenizin olmasını, bu gayenize ulaşmak için cesaret ve inanç taşımanızı, buna bağlı kalabilmeniz için disiplinli olmanızı ve gerçekleştiğini görebilmeniz için tahammülünüzün olmasını gerektirir.<br />
<br />
Bu çok büyük ya da basit bir amaç olabilir. Hiç fark etmez. Bir amacınız olsun yeter.<br />
<br />
Amacınıza ulaşmak için hedefinizi ve hayatınızdaki mevkiinizi koruyarak kendinize karşı dürüst olmalısınız. Bu süreç, bir kişilik sahibi olmanızı, bazı yönlerinizi geliştirmenizi ve olabileceğiniz en iyi insan olmanızı sağlayacaktır.<br />
<br />
Bunu başarırsanız ya da şu anda bu sürecin içindeyseniz kendinizi tanımakla ödüllendirileceğinizi bilin. Kendinizle gurur duymaya başlayabilirsiniz. Peki bu özsaygı değildir de nedir?Tayfun Taşkınhttp://www.blogger.com/profile/14848721547825328296noreply@blogger.com0