21 Nisan 2015 Salı

Haftasonu Küçük Bir Kaçamak: Bursa - Cumalıkızık

Geçtiğimiz hafta sonu çalışma hayatının yoğun temposundan uzaklaşıp biraz olsun kafa dinleyelim dedik ve Osmanlı'nın ilk başkenti Bursa'ya geldik. Tabi Bursa da büyük bir şehir olduğu için şehir gürültüsünden fazla kaçamadık :)

İlk Durağımız Cumalıkızık Köyü


700 yıllık geçmişi ile Osmanlı'nın ilk dönemlerinde kurulmuş, buram buram tarih kokan sokakları ve evleriyle, tarihi dokusu bozulmadan kalabilmiş ender bir yer.
Uludağ eteklerinde kurulmuş olan 7 Kızık köyünden biri olan bu köye, bir rivayete göre diğer köylerden Cuma namazı kılmaya geldikleri için Cumalıkızık adını vermişler (Diğerleri için buraya göz atabilirsiniz.) Unesco Dünya Mirası Listesi'nde de yerini almış olan Cumalıkızık, merkezden yaklaşık 15 km uzaklıkta ve otobüs/minibüs ile kolaylıkla ulaşılabiliyor.

Cin Aralığı Pansiyon olarak da kullanılan tarihi Cumalıkızık evlerinden birinde kahvaltımızı yaptıktan sonra, taş döşeli sokaklarında biraz dolaştık. Oldukça dar olan sokaklarından bazıları sadece insanların geçebileceği kadar genişliğe sahip, hatta dünyanın en dar sokağı olarak bilinen "Cin Aralığı" aynı anda sadece tek bir kişinin geçişine izin veriyor. Bu sokağı gördüğümde aklıma çocukken kapının kirişlerine tutunarak tırmandığım geldi. Bu köyde çocuk olmak vardı şimdi dedim içimden :)

Osmanlı sivil mimarisinin ilk örneklerinden olan evleri ise gökkuşağı gibi sarı, yeşil, mavi ve mor renkleriyle insanın içini açıyor. Sonradan öğrendiğime göre köydeki 270 evden 180 tanesi kullanılabilir durumdaymış. Diğerleri bakımsızlıktan dolayı kısmen yıkılmışlar. Bundan sonra koruma altında olduğu için kalanı koruyacağımıza inanıyorum.

Küpeli Ev Müze olarak kullanılan Küpeli Ev, orada içini görebileceğimiz tek köy eviymiş. İçerisini gezerken kendimi farklı bir dünyadaymış gibi hissettim. Köyde doğup büyümüş biri olarak, çayır çimen benim için çok farklı görünmese de, yüzlerce yıllık evlerin içinde olmayı ve tarihin kokusunu bu kadar yakından duymayı daha önce hiç tecrübe etmemiştim.

Köy içinde biraz daha dolaştıktan sonra, yine başka bir köy evinin bahçesinde kahvelerimizi yudumladık. Fazla vaktimiz olmadığı için buradaki gezintimizi noktalayıp Saitabat Köyü'ne doğru yol aldık.

Saitabat Şelalesi


Uludağ'dan gelen suların aşındırdığı bir kanyondan akan Saitabat Şelalesinde de birkaç fotoğraf çekildikten sonra merkezdeki ünlü İskender Kebap mekanlarından birinde öğle yemeğimizi yedik.
Saitabat Şelalesi

Koza Han


Koza Han Yemekten sonra üzerimize çöken ağırlıktan kurtulmak için, Ulu Camii ve Orhan Camii arasında bulunan Koza Han'da çay ve kahvelerimizi içtik.
II. Bayezid 1491'de tarafından yaptırılan Koza Han, adından da tahmin edilebileceği üzere ipek böceği kozalarının satıldığı bir yermiş. Günümüzde de avlunun çevresindeki dükkanlarda ipekten yapılma kumaşlar ve elbiseler setılmaya devam ediyor.
Dünyaca da tanınan bu yeri Kraliçe II. Elizabeth bile ziyaret etmiş.

Çaylarımızı da içtikten sonra avlu çevresinde biraz dolaştık ve otelimize doğru hareket ettik.

İkinci Gün Bursa Ulu Camii


Sabah otelde kahvaltımızı ettikten sonra grubumuzdan biraz ayrılıp merkezde dolaştık. İlk durağımız Bursa Ulu Camii oldu. Muazzam yapısıyla Osmanlı'nın ilk camilerinden olan Ulu Camii I. Bayezid tarafından 1399 yılında yaptırılmış. Rivayete göre Sultan, Niğbolu Savaşını kazanırsa 20 adet cami yaptırmayı adamış. Savaş kazanılınca da kendisinden 20 küçük cami yerine 20 kubbeli büyük bir cami yaptırmasını istemişler, o da uygun görüp yaptırmış.
Başlarda zaviye olarak kullanılan yapı, daha sonradan cami olarak kullanılmaya devam etmiş. Burada üç boyutlu olarak gezinti yapabileceğiniz bir web sitesi de mevcut.
Daha sonra navigasyonun da azizliğine uğrayarak yakınımızdaki Osman ve Orhan Gazi Türbeleri'ne uzak olduğumuzu düşünüp Yeşil Türbe'ye doğru yürüdük.

Yeşil Türbe


Fetret Devri'nden sonra tahta çıkan Mehmed Çelebi tarafından, vefatından 40 gün önce yaptırılan ve içinde kabri de bulunan türbe, muhteşem bir çini işçiliği ile dikkatimizi çekti. Öğrendiğim kadarıyla duvarları çini ile kaplı olan tek türbe buymuş.

İçerisini gezdikten sonra kapıdaki güvenliğe Osman Gazi ve Orhan Gazi türbelerine nasıl gideceğimizi sorduk ve zaten oradan geldiğimizi fark ettik :)

Osman Gazi ve Orhan Gazi Türbeleri


Yaklaşık 20 dk yürüdükten sonra Saltanat Kapısı'nın yanından geçerek Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye'nin kurucularının türbelerine vardık. Dualarımızı edip ucundan Saat Kulesi'ni de gördükten sonra, daha çok yemek ağırlıklı gezen grubumuza katılarak :) öğlen yemeğimizi yemeye gittik ve Bursa gezimizi burada noktaladık.

Gezmek için ayırabildiğimiz vakitlerde gördüklerimi paylaşmaya çalıştım. Gezilecek çok fazla yer olduğu için ilk fırsatta tekrar gelmek üzere ayrıldığımız Bursa izlenimlerimi, bir sonraki yazımda daha ayrıntılı anlatmak üzere yazımı burada bitiriyorum.

1 yorum:

  1. güzel bir blog inceledim blogunuzda şehirim bursa ya yer verdiğiniz için ayrı bir sevinç oldu benim için başarılı yayınlar dilerim arkadaşım iyi bloglar ayrıca takip et gatgeti eklersenız en azından yayınlarınızı daha rahat takip etme şansımız olur

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...